Sizlere bu haftaki yazımda bir Tv dizisi önerisiyle başlamak istiyorum.

“Bir İnsan On Dakikada Ortalama Kaç Kez Yalan Söyler?" sorusu ile senaryosu ve kurgusu oluşturulan “Lie to Me, Dr. Lightman” ve ekibinin yalanları ortaya çıkartma sürecini konu alan, sosyal ve bireysel psikolojik ağırlığı olan (2009) bir yapım.

Her bölümde, yeni davalar, yeni yüzlerle benzer yalanlar ile mücadele eden Lightman Grup, beden dilini ve yüz ifadelerini okuyarak yalanları analiz ediyor, sıradan insanların, vatandaşların hükümetin askeri birimlerine kadar her türlü çözümsüz vakayı ele alıyor.

Amerikalı Davranış Bilimci, Psikolog Paul Ekman’ın hayatından yola çıkılarak yaratılan dizide, yönetmen Quentin Tarantino'nun sevdiği oyunculardan Tim Roth, Dr. Lightman karakteriyle başrolde…

Lie to Me, psikolojik bağlamda dram ve gerilimin dengelendiği, insan ilişkilerindeki yalanların potansiyelinin analizini izleyiciye sunan bir dizi.

Dizinin temel amacı, gerçeği bulma ve duyguları erken tanıma konusunda otorite olan Ekman’ın, kitabından yola çıkılmıştır.  

Paul Ekmanın duygusal ifade ve aldatma üzerine çalışması, modern sosyal psikologlar arasında beden dili çalışması için zemin hazırladı.

Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?” (Emotions Revealed) adlı kitabında, belirli duyguların insan olmanın doğuştan nasıl olduğuna ve evrensel olarak benzer şekillerde nasıl ifade edildiğine dair çalışmasını aktardı.

Bu temel duygular sırasıyla mutluluk, üzüntü, korku, öfke, şaşkınlık, küçümseme ve iğrenmedir.

Ekman’ın fikirleri, duyguları ifade etmek için kullanılan kelimeler ile kelimelere eşlik eden yüz ifadeleri arasındaki tutarsızlıkları yakalamada çok yardımcı olmaktadır.

Bu düşünce yine de bir varsayım, beden dilinin gerçekte neler olup bittiğine dair daha güvenilir bir işaret olduğu üzerinedir.

Bununla birlikte, cinsiyet, kültür veya kişilik türleri arasındaki farklılıklar göz önüne alınıldığında aynı sonuca varılabilir mi?

Örneğin: Bizim kültürümüz de dahil olmak üzere bazı kültürlerde iğrenme ve küçümseme gibi duyguların farklı şekilde ifade edildiğine dikkat çekilmekte.

Birçok kültürel grup, duyguların ifade edilmesi için kendi toplumsal normlarını kabul etmiştir.

Ki; kültürel norm farklılıkları dikkate alınmadan yani antropoloji yönünden önemlidir.

Yalanı fark edebilmek, muhtemelen iletişim yönünden beden dilimizin hareketleriyle kazanılan en önemli beceridir.

Çoğumuz, biri yalan söylediğinde veya gerçeğin bir kısmını sakladığı zaman bir şeylerin tam olarak doğru olmadığına dair bir içgüdüye sahibizdir. Bu içgüdülerimiz kendi genel yargılarımıza göre genellikle doğrudur.

Öyle de kabul ederiz çoğunlukla...ancak yalan ihtimalini değerlendirmenin bir yolunun olması bize yardımcı olabilir.

Yalan söyleyen bir kişinin bedeninin birçok davranışsal belirtisi vardır.

Mesela: Kişiyi önceden tanıyorsak, eskiye kıyasla göz kırpma sıklığındaki artış.

Konuşurken kelimelerin ağzından çıkmasını engellemek ister gibi dudakları birbirine bastırmak.

Dudakları kemirmek.

Yalan söylerken kaygıyı hafifletmek ya da bastırmak için kişi kendi kendini yatıştırıcı davranış sergilemesi.

Yöneltilen soruyu cevaplamak yerine daha genel bir soruyu ele alması.

Dolaylı yoldan modelleme yaparak anlatıda bulunması.

Kendisini özel olarak, dürüst tanıtmak, sanki dürüstlüğünü kanıtlamak için bir karakter özgeçmişi oluşturmaya çalışması.

Güvenilir olduğu yönünde sürekli vurgu yapması verilebilir.

Tüm bu işaretlerin kilit noktası, herhangi birinin de tek başına bir yalan söyleme işareti olarak alınmaması gerektiğidir; bunlar bağdaşık yani birbirine bağlantılı halde oluşan bir sorunla birlikte ortaya çıktıklarında anlamlıdırlar.

Herhangi bir davranışın kolayca başka bir açıklaması da olabilir.

Örneğin: Kişinin gözleri, gözyaşı tıkanıklığı nedeniyle burundan genize doğru akamadığı ve gözü sterilize eden gözyaşı suyunu sağlayamayan bir kişi çok sık göz kırpabilir.

Çünkü sağlık sorunu vardır.

Ve kendisi de bilmiyordur.

Genel olarak endişeli ve dürüst olan bir kişi, kendi ellerine veya omuzlarına masaj yapmak gibi pek çok kendi kendini yatıştırma yapabilir.

Ancak, birkaç farklı davranış bir arada görüldüğünde, kişinin yalancı olma olasılığı artar.

Çoğu kişi, iletişim kurmanın özellikle temeli olan göz temasını sürdürmek, gülümsemek ve diğer kişiye doğru eğilmek gibi belirgin görünen işaretler olmak üzere, pozitif çekiciliğe işaret eden beden diline aşinadır.

Bununla birlikte, pozitif çekiciliğin nasıl bildirildiği konusunda cinsiyete bağlı bazı farklılıklar vardır.

Genel olarak, yapılan araştırmalarda erkeklerin daha az gülümsediğini, diğerinin davranışını daha az yansıttığını ve eğilmeye daha az eğilimli olduğunu, bunun yerine yakın arkadaşlarla bile daha fazla fiziksel mesafeyi koruduğu düşünülmektedir.

Kadınların ise kendilerini pozitif çekici hissettiklerinde kıpır-kıpır olma, kıpırdanma eğilimindeyken, erkekler sadece biraz hareket etmek için kıpırdayabilir.

Fiziksel pozitif çekiciliğin beden dili, çoğu insanın varsaydığından çok daha karmaşıktır.

Bir kişinin kendine güven duymadığı yönünde, hatta güven eksikliği olarak yorumlanabilecek birçok davranışı olabilir.

Kendine güven duymadığı yönünde karşı tarafa iletilen beden mesajı ise şöyle sıralanabilir: Göz temasından kaçınması, kötü duruş, oturmamak veya dik durmaması.

Konuşurken çenesi çoğu zaman alçaltmış veya aşağı bakıyor haldedir, sanki kaybettiği bir şeyi arıyormuş gibidir.

Elleri ve ayakları çok fazla kıpırdama halindedir, onları nereye koyacağını bilemez, kıpır kıpırdır.

Bir şeyler saklamak ister gibi ellerini ceplerinde sabitleştirir.

Bir neden olmaksızın çok hızlı yürümesi veya genellikle çok hızlı hareket etmesi.

Uzak bir mesafeden bir el sıkışması, iletişim kurması.

Veya en önemlisi çok yavaş konuşması veya fısır fısır biçimde çok sessiz konuşması. Yine de başka bir kişinin güvenini değerlendirirken, kişiyi önceden tanıyanlar için normal davranışı göz önünde bulundurulabilir.

Örneğin: Sosyal (agoro fobi değil) fobisi olarak endişeli bir kişi, düşük özgüvene işaret eden bu davranışlardan birkaçına da sahip olabilir.

Ebeveyn yetiştirme, aile kültürüne veya içinde yaşadığı toplumun kültürel etkenlerine bağıl olarak reddedilme ya da utanma korkusu yaşıyor olmaları çok olasıdır.

Kültürel etkenlere bağlı nedenler, o kişilerin yeteneklerine güven duymadıkları anlamına da gelmez.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol