Üniversite mezuniyetinde Sizce dünyadaki en önemli olaylar sorusuna cevap olarak Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarının çok önemli ve anlamlı olduğunu ifade etmiştim.

Yıl 1992 idi. Yani aradan yirmi yıl geçmiş. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığı aslında tam bağımsızlık sayılmazdı. Rusya, Türklerin bir araya gelmesini engellemek için kötülük senaryolarını uygulamaktan geri kalmıyor; hatta birbirine düşürmek için elinden geleni yapıyordu. Hele hele Türkiye ile yakınlaşma Rusya’nın ve İran’ın kayıtlarında, düşüncesinde hiç yoktu. Türk Cumhuriyetlerinin iştah kabartan zenginlikleri de unutulmamalıydı bu arada.

İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğinin “Dost Meclisi Buluşmaları” kapsamında Yavuz Bülent Bakiler ’in konuk olduğu programda konu “Türkiye’ye ve Türkçeye Kurulan Tuzaklar Konferansı” idi ki yıllara inat bu konferans hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Aslında bu konferans çok kapsamlı ve anlamlı olduğu kadar sınırsız yönleri olan bir programdı.

Vatan Şairi, Yazar, Mütefekkir, İdareci, Bürokrat Sayın Yavuz Bülent Bakiler sağlık gerekçesi ile İstanbul’dan ayrılmıyor, Ankara programı da çok yoğun geçiyordu. Sağ olsunlar, Allah razı olsunlar. Kendileri ile konuşunca bize öncelik verdiler. Korona hastalığı da yoktu. Derneğimizin salonu ortalama yirmi, yirmi yirmi beş kişi alırken, programda şöyle bir sayayım dedim de atmış civarı dinleyici bir aradaydı. Nasıl sevinmeyelim onlarca davetten, büyük salonlardan tercihin mutluluğu vardı.

Yavuz Bülent Bakiler adeta Koca Bir Çınar. Geldiği yer ve kişiler samimi, kendisi de dolu dolu. Burada Elaziz, Elazizli kokusu, eli var gibi demesi de mutlu etmişti bizi.

Konferansın geniş muhtevasından Türk Cumhuriyetleri konulu pencereden bakalım. İşte Sayın Bakiler ’den Bakice Dost Meclisi Buluşması…  

Dil çok önemlidir. Hatta dil, dinden de önemlidir. Dil olmazsa din de zor öğrenilir, hatta doğru öğrenilemez. Dil, millet demektir. Milletlerin hayatında dil çok önemlidir. Bunu çok iyi bilen Ruslar, kendi ülkelerindeki Türkler ile Türkiye arasındaki yani Anadolu Türkleri ile Türkistan Türkleri arasındaki bağı koparmaya çalıştılar.

1876 yılından itibaren Türklerin büyük bir kısmı Sovyet Rusya’nın eline geçmişti. Rusya da bizim en büyük düşmanlarımızdandı. Oradaki Türklerin Bizimle irtibatını kesmenin en güzel yolu da dildi.  Bu amaçla Mirza Fetali Ahundov isimli Azerbaycan Türklerinden birisini Türkiye’ye gönderdi. Ahundov, İstanbul’daki ilim adamlarımıza Arap Alfabesini atıp, Latin alfabesinin kullanılması yönünde telkinlerde bulundu. Ancak ilim adamlarımız bunu reddederek Ahundov’u uğurladı. Bunun nedeni, bin yıldan beri Sovyetler ’deki, Arap Yarımadası’ndaki, Balkanlar’daki, Avrupa’nın içlerindeki soydaşlarımızla beraber bu alfabeyle okuyup yazmamızdı. 

Biz alfabemizi değiştirmek istemeyince 1926 yılında Moskova, orada yaşayan soydaşlarımızın alfabesini değiştirdi ve aramızda alfabe birliği, dil anlaşması koptu, Rusya’daki Türk boyları Latin Alfabesine geçti, biz de Arap alfabesinde kaldık. Bu olaydan hemen iki yıl sonra, biz Latin Alfabesine geçtik ve yeniden alfabelerimiz bir oldu. Bir noktada tekrar dil birliğimiz sağlandı. 

Rusya, Anadolu’da yaşayan Türkler ile Rusya’da yaşayan Türkler arasındaki dil birliğini, gönül birliğini, kültür birliğini ortadan kaldırmak için, orada yaşayan soydaşlarımızın alfabesini değiştirerek Kiril Alfabesini getirdi. Böylece Türkiye ile Sovyet Rusya’da yaşayan Türk boylarının ya da cumhuriyetlerinin birçok yöndeki gücü ve birlikteliği bozulmuş oldu. Sadece bu kadar mı? 

Bugün Sovyet Rusya’daki, Türk Cumhuriyetlerinin alfabeleri de bir, aynı değil farklı farklı. Birçok soyumuz Rusya’da yaşıyor. Rusya, bazı milletleri bizden koparmak istiyor. Rusya; kültürün, dilin önemini çok iyi bildiği için Rusya’daki Türkleri, Türkiye’den uzak tutmaya çalıştı. Ama ne hikmetse Sovyet Rusya’da yaşayan Yahudilerin, Gürcülerin, Arap Topluluklarının Alfabeleri, dilleri değişmedi; Türklerin alfabeleri değişti. Aslında biz de eskiden “kahrolsun kominizim, komünistler Moskova’ya derlerdi.” Ne yanlış yapmışız iyi ki komünist ve komünizm vardı, kötülükler görüldü sonra ise yıkıldı.

Her ne kadar Vatan Şairi, Yazar, Mütefekkir, İdareci, Bürokrat Sayın Yavuz Bülent Bakiler ’in memleketi Sivas ise de aslında Azerbaycan’dan zulümden kaçıp Türkiye’ye iltica ettikleri ve de Üstat Bakiler ‘in Dedesinin önce Kahramanmaraş’a yerleştiği ve yıllardır dedesinin kabrini aradığı kendisini ağlayarak duygusal bir şekildeki kendi ifadesidir.

O’nun hayal dünyası hakikate giden davasıdır ve bu dava duruş ister, fedakârlık ister. Şükür ki İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğine teşrif etti, iyi ki tarihe birlikte hakikat adına hoş bir sada bıraktılar. Ecdat, mukaddesat, vatan, bayrak İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğinin olmazsa olmazıdır.

Bakalım ecdadı bulmak kime; hangi sivil toplum kuruluşuna nasip olacak, kardeşlik ve birliktelik adına kim, hangi dernek kalıcı adımları büyük üstatla birlikte atacak, Türkiye’nin İslam ülkelerinin bayraktarı olacağını hangi cemiyet söyleyerek bu konuda adımlarına samimiyetle ve kararlılıkla devam edecek?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol