Size bugün, seksenli yılların sonlarına ve doksanlı yılların tamamına damga vuran önemli bir isimden bahsetmek istiyorum: Selin Dilmen…

Kırk yaşını doldurmuş hemen herkesin bu ismi tanıyacağını düşünüyorum.

Ben yine de tanımayanlar için biraz bahsedeyim: 1969 doğumlu olan Dilmen, aslında tiyatro ve sinema oyuncusudur.

Üniversite eğitimini Londra’da tamamladı.

Çeşitli alanlarda uğraş vermiş çok yönlü biridir aslında.

Bir özel televizyon kanalında da uzun yıllar program yapmıştır.

Hani şu internetin olmadığı, faksların rulo gibi aktığı canlı kadın programları… 

Seksenli ve doksanlı yıllarda birçok Yeşilçam filminde de başrol oynadı.

Duru güzelliği kadar, ilginç yüz mimikleriyle de bir dönem çok sevilmişti.

Hatta benim de içten içe beğendiğim, haberlerini yakından takip ettiğim biriydi.

Yeşilçam’da birçok filmde başrol oynadı.

Gerçi bir röportajında bu filmleri yaptığı için çok pişman olduğunu ve izlerken kendini kötü hissettiğini söylese de, dönemin yakışıklı jönleri Yılmaz Zafer, Tarık Tarcan, Kenan Kalav… gibi isimlerle yaptığı bu filmler, bir döneme damga vurmuştu.

Uçurum, Yasak Cennet, Dansöz, Ağlamaya Değer mi, Biri Beni Gözlüyor ve Umutların Ötesinde filmleri ilk aklıma gelenler…

Cem Özer, Ümit Aktan gibi önemli isimlerle yaptığı evlilikleri de onu bir dönem magazin sayfalarına taşımıştı.

Özellikle TRT Dünyasının yakından tanıdığı ve bir Türkçe dehası olan spor spikeri Ümit Aktan’la olan evlilikleri uzun yıllar devam etmiş, hatta televizyon programını, bir dönem Aktan’la birlikte yapmışlardı. Doksanlı yıllar ile iki binli yılların başlarında Türkiye Gazetesinde de hayata dair yazılar kaleme aldı.

Aslında bu yazının esas konusu da bu…

Yazılarını büyük bir keyifle okurdum. Her yazısı içimi aydınlatır, hayal dünyamı zenginleştirir, bana yepyeni ufuklar açardı.

Bazen bir durum değerlendirmesi yaparken, bazen de hayatın içinden olayları kelimelere dökerken, okuyucuda değişik duygular uyandırırdı.

Yazıyı okurken gözlerini kapatıp dalmak ve anlattıklarını benimsemeye çalışmak, okuyucuya büyük kazanım sağlardı.

Birçok yazarın, psikologun yapamadığını yapmak bir meziyetti ve Dilmen, bu işi gerçekten iyi yapıyordu.

Bu yazılar siyasi içerikli değildi.

Ekonomi, magazin, spor yazıları da değildi.

Hayata dair yazılardı.

Biraz 'sen' biraz 'ben' biraz da akıp giden ve fark edemediğimiz hayat'tı...

Yaklaşık yedi yıldır çeşitli gazetelerde yazıyorum.

Yazdığım makalelerin sayısı sanırım 400’e yaklaştı.

Bazı okurlar, biraz abartılı da olsa “bu şehrin en iyi kalemlerinden biri” olduğumu söylüyorlar.

Bazıları da “Siz ansiklopedi de yazsanız biz onu keyifle okuruz.

Çünkü dili bu kadar sade, akıcı olan ve Türkçeyi bu kadar güzel kullanan yazarların sayısı çok az.” diyerek incelik gösteriyorlar.

İnsanın böyle okuyucularının olması her almada mutluluk verici…

İşte bütün bu güzelliklerin ilham kaynağı Selin Dilmen’dir desem, inanın abartmış olmam.

Çünkü ondan çok şey öğrendim.

O; iyi bir eğitmen, iyi bir yazar, iyi bir okuyucu, iyi bir yol göstericidir.

O, yüreklere kazınmıș cümlelerin de ilham perisidir.

Şimdilerde gözlerden uzak, mütevazi bir hayat sürdürse de, bizim için eskimeyecek bir değer olarak kalmaya ve öyle anılmaya devam edecek...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol