Sanatçılar bir toplumun sesi, nefesi olmuştur tarih boyunca.

Onlar susunca insanlık da suskunluğa bürünür fakat 

terk-i diyar eyleyenlerin yerine mutlaka başkaları gelir.

Yine de gidenin yeri tam olarak dolmaz.

Bunlardan biri de Barış Manço’dur...

Göç eyledi bu kara toprakların beyazlarla örtülü olduğu bir kış günü.

Onun sevenlerinin yüreği o gün daha çok ğüşümüştü.

Onu uğurlarken dillerinde dualar vardı.

Onu kara toprağa gömdükten sonra ise yüreklerindeki özlemi gidermek için şarkılarını dinlediler günler boyu.

Giyim tarzı ve taktığı farklı farklı yüzüklerden dolayı aykırı bir yapıya sahip olduğu anlaşılsa da asıl farkı şakılarındaki sözlerin biraraya gelerek ortaya koyduğu derin anlamlarında gizlidir.

Öyle ki o sözleri özene bezene seçmiş gibi bir havasından ziyade tam anlamıyla öyle yaptığını kim inkar edebilir ki?

Deyimleri ve özdeyişleri o kadar güzel harmanlamıştı ki şarkılarına dinleyen herkes kendince mutlaka bir ders çıkarmıştır.

“Yaz dostum

Güzel sevmeyene adam denir mi?”

Sevmenin kutsallığına atıfta bulunmuştur ancak burada güzel derken yüz güzelliğinden çok adam gibi sevmeyene demek istemiştir.

Bunu başarabilmenin asıl mesele olduğunu söylemiştir ancak anlayana! Devamında ise şöyle söyler,

“Yaz dostum

Yoksul görürsen besle kaymak bal ile

Garipleri giydir ipek şal ile

Öksüz görsen sar kanadını kolunu

Kimse göçmez bu dünyadan mal ile”

Asıl mesaj burada veriliyor. Bize bahşedilen ne var ise onu paylaşmanın güzelliğinden söz eder.

Yoksulu, garibi, öksüzü unutmayıp onlara sahip çıkılması gerektiğinden bahseder, son sözü zaten bu dünyanın ne kadar geçici olduğunu insanın yüzüne çarpar adeta.

Bu dünyadan mal ile göçemeyeceğini söylerken asıl meselenin onu diğerleriyla paylaşmanın ve güzel bir isim bırakmanın gerekliliğinden dem vurur.

“Dört kitaptan başlayalım istersen söze

Orada öyle bir isim var ki

Senden öte benden ziyade”

Bu şarkısının sözleri bana göre diğer şarkılarının bütün anlamlarını barındırıyor.

Hem dört büyük kitaptan bahsederek kelamın nerden başlaması gerektiğini söylerken orada gizlenen asıl yaratıcının kim olduğunu anlatıyor.

Yani her sözün sonunda varacağı tek anlamın “O” olduğunu ifade ediyor.

Şarkıların her bir dizesinin barındırdığı anlamı sayfalara dökmeye kalkmak pek mümkün değildir.

Onun şarkılarını her dinleyişte farklı anlamlarla yüklü teknelerle  başka diyarlara yelken açarsınız. 

Yanlış hatırlamıyorsam 8 dil biliyordu hem ülkenin dört bir yanını hem de dünyanın pek çok ülkesini gezmişti.

Ancak o kadar dil bilmesine rağmen,

“İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil, tatlı dildir.” diye çok güzel bir ifade kullanmıştı.

Yani tatlı dilli olmanın ve insanların kalbini kırmamanım gerektiğini söylemeye çalıştı. 

Aslında şarkılarındaki sözlerine bakınca birçok sanatçının tadını alabilirsiniz onda.

Bazen Aşık Veysel’in kara toprağını, bazen Yunus Emre’nin Allah aşkının kırıntılarını, Mevlana’nın insan sevgisini kendi tarzınca ve dilinin döndüğünce anlatmaya çalıştığını fark edebilirsiniz.

Beslendiği kaynakların sağlamlığına bakılırsa neden bu kadar sevildiğini ve unutulmadığını anlarsınız.

Bu tarz sanatçıların değeri her zaman göçüp gittikten sonra anlaşılmıştır.

O da bu dünyadan bir Barış olacak göç eyledikten sonra değeri anlaşıldı.

Hayat size anlamsız geldiğinde açıp bir Barış Manço şarkısı dinleyebilirsiniz.

Ruha şifa olduğunu görebilirsiniz.

Rabbim tekrar rahmet eylesin!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol