Sayın Erol’un başlardaki, yani 2018 yılındaki, çizgisi CHP’nin bugünkü lider kadrosunun çizgisinden epey farklıydı..

Zaten bu durum kendisine Elazığ’da seçim kazandırmıştır.. Tabii İP’in desteğini de unutmamak lazım..

Ancak zamanla Sayın Erol’un da CHP’nin dümen suyuna ritim tutturmaktan başka çaresi kalmamıştır..

Bu normal durum kendisine seçmen nezdinde sürekli eksi puan yazdırırken, aksine partisindeki yıldızı da parlamaya başlıyordu..

CHP’nin tepe kadrosunun belirlediği parti ilkelerinin dışına çıkmak bir yerden sonra mümkün olamıyordu..

Çıkmak isteyenler CHP’den de çıkarılıyordu..

CHP içinde farklı söylemleri olan hatta CHP’nin en tepesindekine bile posta koyabilecek yüreklilikte bir duruş sergileyen sevgili vekilimiz sonrasında tatlı suların CHP’lisi oluverdi..

Çünkü o cesur yürekli adamı CHP yönetici kadrosu pek içine sindirememişti ama arkasında halk, özellikle de Elazığ halkı vardı..

Sonrası mı? 

Sonrasında tipik bir CHP’li milletvekili görünümüne dönmek zorunda kaldı..

Kısaca onu da CHP yönetimi sindirip klasik söylemli bir CHP’li milletvekili haline dönüştürdü..

Elazığ’a katkısı iktidar partisi milletvekillerinin basiretsiz duruş ve söylemlerini dile getirmekten öteye gidemedi, zaten gidebilmesi de mümkün değildi..

İktidar milletvekillerini zaman zaman hizaya sokacak bu çıkışların bir faydası oldu mu?  

Baskı unsuru açısından elbette ki oldu..

Ama partisinin ciddiyetsiz muhalefeti ister istemez Sayın Erol’u da seçim bölgesinde zor durumda bırakabilmekteydi..

Netice itibariyle doğru olan her şeye yanlış diyen bir zihniyetin hakim olduğu partide böyle milletvekilleri pek itibar görmezdi..

Sayın Erol bunu gördü ve çarklarına başladı..

Böylelikle halkın gönlünden uzaklaşırken, CHP’nin gönlündeki koca koca koltukların aranılan aktörü oldu..

Bizdeki sistem sanırım şöyle işliyor;

Önce isyan edeceksin..

Partini acımasızca eleştireceksin..

Genel başkanına çok ağırından yüklenip istifaya çağıracaksın..

Daha ileri gidip genel merkez önünde oturma eylemi yapmaya kalkacaksın..

Partin seni ihraç etmenin yollarına gidecek ve disiplin kuruluna sevk edecek..

Sonra adın Parti’nin A kadrosu için en başta geçecek..

Türk siyasetinde olur böyle şeyler canım..

“Dün dündür bugün bugündür..”

“Demişsek demişizdir dememişsek dememişizdir..”

Gulu gulu dansı yapmanın anlamı yok..

Velhasılıkelam sevgili vekilimiz turnayı gözünden vurmak üzere..

Gözün aydın Elazığ..

Bir vekilin CHP’nin A kadrosuna giriyormuş..

Öyle diyorlar..

İkinci sıradan da aday olacağım diye kafamızı ütüledi aylarca..

Devir ve şartlar değişti artık birinci sıradan adayım demeye başladı..

Çarkçı Kemal diyorlardı genel başkanına..

Kendisi de çarkçılığa özendi, ne var bunda..

CHP’de demokrasi işler canım..

Ben ne dersem o..

Başta partisinin “Che Guevara’sı” olan sonrasında asli kimliğine dönen Sayın Gürsel Erol..

Sıradan düz, genel merkeze göbekten bağlılık..

Hani nerde o babayiğit..

O cesur adam..

Karşılığını pek tabi ki alacak, ha geldi ha geliyor..

Parti sözcülüğü iyi gider..

İyi polis, kötü polis..

Vekilimiz iyisinden..

Ağzı laf yapıyor Allah var..

Diğerlerine göre daha milli en azından..

Cumhura daha yakın..

Cumhur dediysem halk canım halk..

Daha halkçı yani..

Vatandaşa uzak..

Yani demem o ki “Halk plaja hücum etti vatandaş denize giremiyor” diyenlerden değil en azından..

Yakışır parti sözcülüğü yakışır..

Türk siyasi tarihinden bir anekdot;

Ecevit zamanı, İngiltere ile ilişkiler gergin.. 

İngiliz meslektaşıyla karşılaştığında elini sıkıyor.. sonra, gazeteciler  "yaptığınız doğru muydu?" diye soruyor..

El cevap, “neresini sıksaydım?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol