İnsanlar arasında taklit edilemeyen en güçlü duygu anneliktir.

Onun cesareti, fedakarlığı, merhameti takdir edilir ama taklit edilemez hiçbir zaman.

Fazla uzağa gitmeden herkes kendi annesinin hareketlerini izlese ne demek istediğimi anlayacaktır.

Hastalandığınızda sizden daha çok acı çeken, gecelerce uykusuz kalan, derdinizle dertlenen, mutluluğunuzla mutlu olan, kendini hep ikinci planda tutan... 

Taklit edilemeyeceği gibi bir tarifi de yapılamayacak olan annelik duygusunu kelimelerle anlatmak imkansıza yakın.

Bu hafta bir habere denk geldim ve o haberin vehametini somutlaştıran fotoğrafa sonra. 

Kendi topraklarında mülteci olan bir anne!

Yanına aldığı iki çocuğuyla artık yaşama şansının pek olmadığı vatanından kopup kaçıyor.

Afganistan’dan kilometrelerce uzağa belki yaşama şansı bulurum ümidiyle.

Ümidin de ümidini taşıyordu. 

O sarp ve aşılması zor dağlardan geçip yaklaşıyor Türkiye sınırlarına.

Oraya varıncaya kadar ne tür zorluklarla karşılaştıklarını ve nelere maruz kaldıklarını tahmin etmek pek de kolay değil.

Zaten sınanmadığınız acının tarifi yapamazsınız!

Sınıra varmayı başardılar ancak hava şartları onların mum ışığından daha zayıf olan umutlarını söndürmeye çalışıyordu.

Mevsim kış olduğu için hava şartları oldukça çetin hale gelmişti fakat annenin ve iki çocuğun buna pek hazırlıklı oldukları söylenemez ki öyle bir imkana da sahip değillerdi zaten.

Bir dağın yamacına vardıklarında artık soğuğa daha fazla dayanamaz hale gelir çocuklar.

Anne de dayanamaz haldedir amma demiştik ya annelik taklit edilemez diye, işte orada kendinden vazgeçip çocuklarını o umut ışığına tutundurmaya çalışır.

Elleri donmak üzere olan çocukları için çoraplarını çıkartıp onların elleri üşümesin diye birinin ellerini bir çorabın içine, diğerinin ellerini diğer çorabın içine koyuyor. Kendisi ise yalın ayak... 

İnsan bedeni bu...

Ne kadar güçlü bir ruha sahip olsanız da bedeniniz olumsuzluklara bir yere kadar dayanabilir.

Çocuklarını sıcak tutmayı başardı ama kendisi uykunun o tatlı ağırlığına dayamadı ve kapadığı gözlerini cennette açtı.

Kendi göğünün altında kurduğu hayalleri başka topraklar üzerinde filizlendirmeyi düşünmüştü.

Ancak onun için de aşması gereken büyük engeller vardı bunlardan en önemlisi de insanların vicdanlarıydı.

İnsanların gözü doymazlıkları yüzünden iki çocuk daha annesiz tutunmaya çalışacak bu hayata. Sonu olan bu dünyada sonu gelmez istekler peşinden koşmak insanları bencilliğin zirvesine çıkardı.

Biliyorum benim bu kısacık yazım unutulacak, annenin o her vicdanı sızlatacak fotoğrafı unutulacak, çocukların donmaya yüz tutmuş minik elleri unutulacak, o çocukların öksüzlüğü unutulacak, herkes kendi sıcak yatağına uzanınca o annenin donan ellerini, ayaklarını unutacak, okuduğu haberin veya gördüğü fotoğrafın herhangi bir filmden kesit olduğunu düşünüp hepsini unutacak.

Zaten insanlığını yitiren, vicdanına kilit vuran birinden başka bir şey beklenemez.

Bu haber de insanlarının vicdanlarının kör zindanlarına yollanacak...

O çocukların elleri üşürken yüreğimiz üşümüyorsa yaşama belirtisi göstermiyoruz demektir!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol