İnsanoğlu doğar, büyür, nasibinde ne varsa onu yer, içer ve sonunda üzerinde yürüdüğü toprağın altında ebedi hayata doğru yol alır. Her canlı yaşayacak ve sonrasında ölümü da tadacaktır, bunu herkes zihnin bir köşesinde taşımalı. Önemli olan da yaşadığımız bu zaman içerisinde neler yaptığımız, geriye bizi hatırlatacak bir eser bırakmamızdır. Yapılan güzellik her ne ise onu kendimiz için değil bizden sonra gelenler için yapılmasıdır mühim olan. Bu, zaten bizim kültürümüzde olan ve inancımızın içerisin yaşayan bir özelliktir. Bizi biz yapan değerler...

Her alanda çocuklarımıza ve gençlerimize güzel ve temiz bir dünya bırakmak... 

Emekli bir öğretmen olan 69 yaşındaki Mustafa Orhan, yaşadığı çevrede bazı yabani hayvanların yiyecek bulmakta sıkıntı yaşadığını fark ettikten sonra aşılama döneminde sırtına malzeme çantasını takıp kendini doğaya bırakmaya başlamış. Beş yıl içerisinde 130’dan fazla yabani ağacı aşılamayı başarmış ve bunu yapmaya devam ediyor. Bunu ona yaptıran da aslında içindeki umut ağaçlarının hâlâ filiz vermeye devam etmesidir. 

“Kuş sesleri duymak istiyorsan kafes alma, bir ağaç dik.”

Sözünün en büyük uyarlayıcısı niteliğindedir yaptığı bu ince ve güzel davranışla birlikte. Belki o ağaç dikmiyor ama meyvesi olmayan ağaçların dallarına yeni dalları aşılayarak onları da meyvelendirerek kuşların cıvıltılarını geri getirip doğayı canlandırıyor.

Öğretmenlik çok kutsal bir meslektir her zaman. Tüketmeyi değil, üretmeyi; yok etmeyi değil, yaşatmayı; bencilliği değil, paylaşmayı öğretir bir öğretmen. Sadece kitaplarda yazanları aktarmak değildir bir çocuğa öğretmenin görevi. Doğayı, canlıyı onlara nasıl davranılması gerektiğini anlatır öğretmen. Öncelikle insan olduğumuzu ve üzerinde yaşadığımı bu toprağa, doğaya nasıl davranmamız gerektiğini öğretir. Nerden gelip nereye gittiğimizi, bu dünyayı kimlerden devraldığımızı ve kimlere bırakacağımızı hepimizi bilerek yaşamalı ve adımlarımızı ona göre atmalıyız.

Mustafa Öğretmen, bu aşılama işini yaparken şöyle diyor;

“Bunu bilen herkes yapsa ülkemizi çölleşmeden kurtarırız. Bilenler her yıl üç beş ağacı aşılasa yeter zaten. Çoluk çocuk, fark etmez, kimin çocuğu olursa olsun bunun gölgesinde oturup dinlenmesi, meyvesinden nasiplenmesi bizim için yeter.”

Dönüp baktığınız zaman, hayatımıza giren hemen her şey bir şekilde doğanın eliyle bizlere ulaşmıştır . Çoğunda da onu taklit ederek bunları hayatımıza soktuk. Yani yaşama tutunma için ondan ilham aldık. Ancak ondan alırken ne kadar heveskâr ve istekliysek, aldıklarımızı geri verirken pek de cömert değiliz. Bu özelliğimizi de nesillere akatarınca doğa artık bizden bereketini gizler oldu. Doğanın sadece bize ait olmadığını anladığımız zaman Mustafa Öğretmen’in yaptığı davranışın kutsallığını anlamış olacağız. O, yıllarca yaş ağaçlara şekil vermeye çalıştı meslek hayatında. Şimdi de kurumaya yüz tutmuş ağaçların dallarına can veriyor hem de hiçbir çıkar gözetmeden. 

Doğayı korumak sadece sosyal medyada tepki gösterek yapılmaz. İşi realiteye dökmeden bir arpa boyu yol alamayız. Böyle güzel insanlar sayesinde dünya hâlâ dönmekte. 

“Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elindeki fidanı dikin.” diyen bir peygamberin ümmetiyiz ve buna layık yaşamaya çalışmalıyız...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol