Evet sevgili okur, televizyon seyretmenin tadı tuzu kalmadı.

Gazeteler ise laf üretmekten başka kimsenin umurunda olmadığı gereksiz haber ve yorumlarla yollarına devam ediyor.

Oysa günümüzde görsel veya yazılı medya toplumdaki en büyük güçlerden biridir.

Bu durum bazen yasama, yürütme ve yargıdan bile daha güçlü bir konuma ulaşabilmiştir.

Çünkü yasa koyucular üzerinde etkili bir takım medya organları hep olmuştur.

Yürütme üzerinde de başka bir medya taraftarı muhakkak ki vardır.

Ama iş yargıya dayandı mı işte orasında bam teli kopma noktasına geliyor.

Bu noktada medyanın yandaş olduğu kesimlerinin borularının öttürülme çabası var ki en korkuncu bu olsa gerek.

Sonuçta birinin suçlu bulduğunu diğeri pekala savunabilmektedir.

Bu kaosun ayak sesi demektir.

Medya aynı zamanda kültürel üretim sürecinin de ayrılmaz bir parçasıdır.

Bunu bir adım daha ileri götürmek gerekirse, bireylere ve toplumsal gruplara iktidar, servet ve prestij edinmenin en etkin ve en ideal silahlarını sunabilecek kadar güçlü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Medya ile onun toplumsal ve siyasi çevresi arasındaki karışlıklı "al gülüm, ver gülüm" ilişkisi, doğal bir bağımlılık ilişkisidir.

Çünkü medya, toplumdaki güç odaklarına ve merkezi kurumlara ham madde ihtiyacı dolayısıyla bağımlıdır.

Öte yandan onlar da medyaya, kendi görüşlerini halka iletebilmek zorunluluğu ve daha öteki bir çok nedenden dolayı bağımlıdır.

Özellikle yerel nitelikli yayın yapan mahalli basınımız, siyasi partiler ve siyasi seçkinler açısından hayati bir önem taşımaktadır.

Bu duruma her seçim zamanı şahit olmaktayız.

Sırf seçim zamanları gazete çıkarıp bir iki ay sonra kapatılan medya organlarını geçmişte gördük yine görebiliriz.

Yani yörenin politikacıları, daha güçlü, siyaset sahnesinde daha etkili olabilmek için her zaman, güçlü bir medya desteğine ihtiyaç duyarlar.

Günümüzde, seçim yarışında başarılı olabilmek için, medyanın gücünden yararlanmak neredeyse olmazsa olmaz bir zorunluluk gibidir.

Mahalli meselelerin, problemlerin çözülmesi ve merkezi idareye duyurulması yolunda bir köprü görevi yapan yerel medya aynı zamanda ulusal politikanın yerelde oluşması anlamını ihtiva edecektir.

Ancak durum buradaki yazılanlar kadar düzenli işlememektedir.

Türkçe’yi bilmeyen köşe yazarlarının,

Ömründe gazete okumamış genel yayın yönetmenlerinin,

Kopyala yapıştır mantığındaki muhabirlerin ve yazarların,

Sırf menfaat karşılığı yılda üç- beş sayı uyduruk gazete çıkarmayı marifet sayan yerel basın sahibi şahsı muhteremlerin,

Yerel tv’lerde ne dediği anlaşılmayan bilgi yoksunu sunucuların,

Al gülüm ver gülümcülerin,

Yorum yapmayı beceremeyen sözüm ona televizyon yorumcularının olduğu bir ortamda,  bunları bir gazetenin köşesinden haykırmak da yine biz medya sektörüne düşüyor.

Ankara’da ikamet eden bir Elazığlı hemşehrinizim.

Yirmi yıldır çeşitli platformlarda yazılar kaleme alırım.

Bundan dolayıdır ki, her gün yerel basınımızı takip ediyorum. Yazılanları okumaya gayret ediyorum.

TV’lereki programları seyretmeye zaman ayırıyorum.

Memleket özlemimi böyle avuturum diye kendimi kandırıyorum.

Sonunda üzülmek yine bana kalıyor..

Bu nasıl yayıncılıktır?

Bu nasıl yazarlık, bu nasıl yorumculuktur?

Türkçe  yerlerde.

Dil bilgisi kurallarına riayet hak getire.

Programlar berbatın ötesinde berbat.

Dört saat konuşan dört iş insanını seyretmek zorunda mıyız?

Her konuda ahkam kesiliyor, sanırsınız ki memleketi bunlar yönetiyor..

Haftanın hemen her günü bir dernek başkanının seçim zaferini seyrediyoruz.

Yetmiyor bunların kıt bilgilerini etrafa saçmakta da beis görmüyorlar.

Elini sallasan başkana çarptığı memleketimde bunlarla varlıklarını idame ettirmeye çalışan iki bücürük tv’mizin halini gördükçe üzülmemek elde değil.

Seyretmeye devam ediyoruz.

Ekrana iki yorumcu çıkarmışlar,  eleştirecek böyle dümdüz ama korkudan mıdır nedir bilmem,  ona abi, buna dayı deyip incir çekirdeğini doldurmayacak laflarla konuyu geçiştirmenin derdindeler.

Ona kırmızı gül, buna beyaz karanfil sunarak güya işlerini yapmış oluyorlar.

Çık aslanlar gibi doğruya doğru, yanlışa yanlış de, eğilmeden bükülmeden.

Araya giren reklamlar günün yarısına tekabül ediyor zaten.

Birbirinin kopyası yayınlar, birbirinden bi haber yaşayan nemelazımcı yazar, çizer ve yorumcu takımı.

Sayıları çok az da olsa mesleğini hakkıyla yapanları tenzih ediyorum.

Bu genelde hep bu şekilde devam edip gidiyor.

Siz yine bildiğiniz teranelerinizi sürdürmeye devam edin. 

Nasıl olsa biz yine seyretmeye, okumaya devam edeceğiz.

Çünkü biz uslanmaz, iflah olmaz bir memleket seviciyiz.

Bu da bizim zaafımız neylersiniz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol