Her toplumun gelenek ve göreneklerinde anne değerli kılınmıştır. Bizim inancımızda da bu kısacık ömrümüzü ona ulaşmak için tükettiğimiz en değerli şey olan cennet bile  onun ayaklarının altına serilmiştir ki bir annenin kutsallığını bu kadar güzel ifade eden başka bir cümle de yoktur hiçbir dilde. Annelik, bir karşılık beklenmeden yapılan ve kadına bahşedilen en kutsal duygudur. Bunun tarifi de bulunmaz hiçbir dilde ki hiçbir sözün de anlamı yetmez onu ifade etmeye...

Anneliğin yanında kutsal olan başka bir şey varsa eğer o da onun yardımcı oyuncu rolünü gören babadır ancak küçümsenmeyecek derecede de önem arz eder insanın hayatında. 

Her zaman koruyucu ve himaye görevi yakıştırılır onlara ancak onlar bu hayatta duygularını en gizli yaşayanlardandır. Belki güçlü görünmek adına hep gizlemişlerdir gözyaşlarını kalabalıklardan ve tek şahitleri kuytu karanlıklardır. Bazen bir rüzgâr gelip dokunur o yaşlara ancak sıcaklığından olsa gerek fazla dolanmaz o da gözyaşlarının temas ettiği yanaklarda. Usulca uzaklaşıverir dağların yamaçlarına.  

Çoğu zaman evde varlığı bile hissedilmez. Bir köşe oturmuş televizyon izler ya da gazete okur. Kimi zaman da işten yorgun argın gelir de uyuyakalır kanepenin birinde. Sabah herkes uykudayken uyanır şafakla beraber, süzülür sessizce sokağın soğuk kaldırımlarına. Ona eşlik eden en sadık dostu ağzındaki sigarasıdır çoğu zaman. Derin derin çeker içine, içinde biriktirdiklerini kül etmek istercesine. Ya kışın ayazı vardır ya da yazın kavurucu sıcaklığı bedeninde ancak yüreğindeki yalnızlık ise dört mevsim peşinde.

Bir evin en yalnız insanıdır baba. Her şeyin farkındadır ama hiçbir şey bilmiyormuşçasına davranır. Sert ve soğuk mizaçlarının altında şefkatten örülü bir kalp taşırlar. Dokunsalar belki çıkacak dışarıya içindeki çocuk haylazca ama o hep yalnız başına oynar içindeki koca yalnızlıkla. İçindeki çocuğu kimse göremez çünkü onların yıkılmaz denilen bir duruşları vardır ve hep güçlü görünmek zorundadırlar bu hayatta.

Bir baba, gözyaşlarını aşikar ediyorsa kaldıramayacağı bir yükün ağırlığı vardır omuzlarında. O da büyük bir felaketin alametidir aslında... 

Ancak bir gün sessizce çekip gidince bu diyarlardan işte o zaman anlaşılır bir ailenin içindeki varlığının önemi. O zaman anlaşılır doldurulamayacak kadar büyük bir boşluk bıraktığı.

 Artık ceketi yoktur askıda, ayakkabılıkta büyük bir boşluk vardır. Uyuyakaldığı kanepe tenhalaşmıştır. Her gün hissettirdiği o himaye edici duygu yoktur. Artık kız çocuklarının ilk sevdası, erkek çocuklarının ilk kahramanı yoktur. İşe giderken yediği ayaz artık geride bıraktığı insanların yüreğinde esmekte. O zaman anlaşılır “baba” kelimesinin ne kadar derin ve büyük bir anlam taşıdığı. O zaman anlaşılır bir kelimenin yutkunamamaya nasıl sebebiyet verdiği. O zaman anlaşılır gözyaşlarının da farklı farklı tadının olduğu. O zaman anlar insan, yaşının kaç olursa olsun babasını kaybettiğinde birer çocuk olduğunu.

Onlar hiçbir şiirin dizesinde yer alamasalar da romanların asıl kahramanlarıdır daima.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol