Siz değerli okuyucularım, yazacağım özette ifadelerimi eş olarak duygusal veya yanlı yazdığımı düşünmeyin.

Oldukça objektif değerlendirme olacak.

Ben çocukluğumdan genç kızlığıma kadar idarecilik yapan bir babanın evladıydım.

Evlendikten kısa süre sonra da yıllarca idarecilik yapan emektar ve üretken hocanın eşiyim.

O nedenle gözlemlerimde ve yaşadıklarımda yanılma payım yok denecek kadar azdır.

Eşim Asaf Varol ile akrabalık bağımız vardı.

Çocukluğumda onun başarısı, gayreti zaman zaman bizim evde de konuşulur, onu çalışkanlığıyla gıyaben tanırdım.

Doğrusu aynı çatı altında yaşayıncaya kadar sadece çalışkanlığını duyardım.

Ne zamanki aynı çatı altında yaşadık çalışmak da ne kelime dedim.

Bitmeyen enerji ve büyük hedefler…. Ki; o zaman 24-25 yaşlarında araştırma görevlisiydi.

Gece, gündüz, hafta sonu, tatil kavramı yoktu planladığı işleri tamamlama çabasındaydı.

Evlendikten birkaç ay sonra Almanya hükümeti 1979 yılında karşılıksız burs vererek doktora çalışmasının deneysel kısmı için Almanya – Karlsruhe Üniversitesi’nin kapılarını açmıştı.

Eşim gittikten birkaç ay sonra da ben yanına gittim.

Ben Türkiye’den giderken tek şey istemişti o da daktilosuydu.

Karlsruhe’de 2 yıl süren deney çalışmalarında sabah evden çıkıp akşamın ilerleyen saatlerinde ancak eve dönebiliyordu.

Evde boş mu oturuyordu? Hayır.

Bu defa da daktilo başına geçiyordu.

Ne mi yapıyordı? Bir Almanca Akışkanlar Mekaniği kitabının telif hakkını almış o kitabı Türkçe’ye çeviriyor, daktilo ile yazıyordu.

Kaynak kitaptaki resimleri kesme işini bana vermişti.

Onun gözleri çok sağlıklıydı.

Benim göz kusurum vardı, astiğmat en büyük sıkıntımdı. Resmi keserken 1 mm dahi olmayan eğrilik olduğu zaman hemen fark eder ve fırçamı da yerdim. İşinde titiz olduğu için sıradan çıkışmaydı onun için.

O kadar yoğun çalışıyordu ki… benim de düşüncem doktora çalışmasını bitirirse artık vakit zengini olacağız, boş vakti olacak hayalini kurardım.

Türkiye’ye döndükten sonra zaman zaman hafta sonlarını yine fakültede çalışarak değerlendirdi.  Almanya’dan ayrılmadan 2 gün önce bir başka şehire giderek ciddi sayılacak bir meblağda yanılmıyorsam Zenith Marka bilgisayar aldı ve Türkiye’ye getirdi.

O bilgisayar ile üniversite için programlar yazdı.

Ekran olarak da evdeki siyah beyaz televizyon kullanılıyordu. Üniversitede karşılıksız bilgisayar kursları verdi. Yani bir çok kişinin bilgisayar ile tanışmasını sağladı.

Bazı hekimler evimize kadar gelip hastalarının kayıtlarını bilgisayar ortamına taşıma çalışmalarını yaptılar.

Doktora çalışması bitti. İdarecilik görevi başladı. Makine Mühendisliğinde görev yapıyordu.

Kabına sığmayan Dr. Varol’a üniversite dar geldi, özel sektöre geçme hazırlığı başladı. Bir şirket ile anlaşma yaptı. Taşınmak için evi kısmen toparlamaya başlamıştık. 

O zamanki Rektörümüz Prof. Dr. Arif Çağlar hocamız bu karara hiç sıcak bakmadı ve Dr. Varol’un Fırat Üniversitesi’nde kalması için ikna etmeyi başardı.

Bu arada Teknik Eğitim Fakültesi açıldı. O fakülteyi kurucu birkaç hocadan birisidir Varol.

Teknik Eğitim Fakültesi bünyesinde Makine bölümünü kurdu. Ardından Otomotiv bölümü kuruldu ve öğrenci alındı.

Ancak uygulamalı fakülte olduğu halde uygulama yapacak atelye yoktu. Dr. Varol kişisel girişimiyle gümrüğe bırakılan hurda araçların fakülteye getirilmesini sağladı, orada parçalar sökülerek atelyeye yerleştirildi.

Mükemmel bir atelye hem öğrencilere hem de fakülteye kazandırıldı.

Akademik çalışma tabii ki bitmedi. Doçentlik başvuru süreci başladı.

Tatile dahi gittiğimizde odaya kapanıp saatlerce doçentlik sınavı için çalıştığını biliyorum.

Bu arada sadece kendi bireysel çalışmasını yapmıyor, üniversite için yenilik getirme peşindeydi.

1990 yılında 9 ay eğitim amaçlı Amerika- Purdue Üniversitesi’ne gitti.

Birkaç ay sonra ben ve çocuklarım da gittik.

Orada yine zamanla yarışır şekilde çalıştı. Uzaktan eğitim kavramını pek kimse bilmezken o yıllarda, internet bağlantısının çok sınırlı olduğu zamanda dahi doktora öğrencisinin çalışmalarını yönetti.

Amerika’daki eğitim anlamında yeniliklerin peşindeydi, çünkü yenilikleri Fırat Üniversitesi’ne taşıma gayretindeydi.

Okula yeni başlayan çocuk mutluluğu gibi her sabah eğitim aldığı Purdue Üniversitesi’ne gider, akşamları da çeşitli kurslara katılırdı.

Yeni teknolojileri yakından takip etti.

Yoğun çalıştığı dokuz aylık eğitimden sonra Teknik Eğitim Fakültesi’ne döndü. Bu defa da Elektronik ve Bilgisayar Öğretmenlik Bölüm başkanı olarak bölümü kurdu, bölüme hoca buldu, öğrenci alındı.

Bölüm ve bilgisayar laboratuvarları kurmak kolay değildi ve büyük ihtiyaçtı, bir laboratuvar bölüm için yeterli değildi..

Dr. Varol imkanları sağlamak için yine çabaladı. Halka ve üst düzey yöneticilere sınıflama yaparak bilgisayar, programlama kursları verdi.

Gelen gelir hocalara dağıtılmadan direkt bilgisayar laboratuvarı kurmak için kullanıldı. Böylece fakülte laboratuvarlara sahip oldu.

Üretkenliğe doymuyordu bu defa da Fırat Televizyonu kurma çabasına girdi.

Rotasını belirledi, ekibi ile birlikte yine gece – gündüz, hafta sonu demeden çalıştılar.

Vericilerin ayarı için dahi kulelere çıktığını biliyorum. Bütün teknik işleri ile bire bir ilgilendi.

O yıllarda yeni kavram olan bilgisayar ve programlama derslerini uzaktan eğitim çatısı altında Fırat televizyonunda verdi. Kurs sonunda üniversiteye gelip yüz yüze yapılan sınavda başarılı olanlara sertifika verildi.

Devam eden ve uzaktan eğitim alan kursiyerlerden başarılı olup sertifika alanların daha kolay iş bulduklarını biliyoruz.

Fakülte döner sermaye sorumluluğu da Dr. Varol’a verilmişti Fakülteye para kazandırıp fakültenin teknik anlamda yani atelye, laboratuvarların gelişmesini sağlamak, Türkiye’de yeniliklere öncülük etmek, Fırat Üniversitesi’nin misyonunu, vizyonunu, kalitesini duyurmak, Fırat Üniversitesi’nin penceresini 

Türkiye’ye hatta dünyaya açmak en büyük hedefiydi. Nitekim de başardı. 

1990 lı yılların ikinci yarısında formatör öğretmen kursu çalışmasını başlatarak, Türkiye’nin her bir bölgesinden gelen öğretmenlerin yaklaşık iki ay kadar Elazığ’da kursiyer misafir olmalarına vesile olmuştu. Bu arada yurtdışı bağlantılarını hiç koparmadı.

Sık sık yurtdışına çıktıysa da yenilikleri üniversitesine taşıdı.

1995 yılında Amerika Birleşik Devletleri Oklahoma State Üniversitesi’nde “Çoklu Ortam “ konulu bir kursa beraber katılmıştık.

Orada aldığı yeniliği yine Fırat Üniversitesi’ne taşıdı. İlgili dersleri hemen programa almayı başardı.

Dr. Varol Uluslararası eğitim, seminerlere katıldı. Katıldığı seminerlerdeki kazancı sadece kendisi için değil; üniversiteye kazandırma çabasındaydı. Örneğin; MED- CAMPUS çalışmasına iki yıl üst üste 15 gün süreyle katılmıştık.

Orada gördüğümüz kurslardan sonra kazanımlar oldukça fazlaydı.

Ders veren hocalar yabancı uyrukluydu, programlar onlarda mevcuttu.

Kazanımlar derken şöyle ki; ESTA (Expert Systems for Text Animation) Uzman Sistemler diye kurs aldık, dönüşte hemen yapay zekanın girişi olan prolog diliyle yazılan ESTA kitabını yazdı, kendi maddi imkanları ile baskıdan çıkardı, kitapçılarda raflarda yerlerini aldı. İçeriği güncel olan ESTA dersini ilgili kurullardan geçirerek Elektronik ve Bilgisayar Öğretmenlik bölümünde ders olarak okunmasını sağladı.

Yine MED CAMPUS çalışmamızda robotik dersini aldık. Programlama ile tasarlanan robotun çalışmasını sağlamaya çalışıyorduk.

DR. Varol ders veren yabancı uyruklu hoca ile kurduğu ikili ilişkiler sonunda ders hocası hem robot setini, hem de yazılımı hediye etti.

Dikkatinizi çekerim. 1990’yılların ikinci yarısı üniversitelerimizde, diğer eğitim kurumlarında yapay zeka, robot çalışmaları pek işitilen kavramlar değildi.

Dr. Varol ders müfredatlarını sürekli güncelleme peşindeydi.

Robotik dersinin yine ders olarak okutulmasını sağladı.

Bir süre yabancı hocanın verdiği robot seti ile öğrencilerimiz çeşitli robot tasarımları yaptılar.

Öğrencilerimizin robot tasarımlarını yaparken mutluluk ve heyecanlarını unutamam.

Dr. Varol İlerleyen yıllarda bölüme ek robot setleri temin etti.

Zamanla robotik dersinin Milli Eğitim programına da alındığını biliyoruz. Dr. Varol 2000 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na 570 sayfalık “Robotik” isimli ders kitabı yazdı.

Okullarda da ders kitabı olarak okutuldu.

Değerli Okurlar eşim Dr. Varol’un çalışmaları, üniversite ve memleketine katkıları yazılırsa kitap olur.

Ben köşeye taşımaya çalıştım, bitmedi. Gelecek hafta devamında görüşmek üzere..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol