Gündelik kelimelerin yaşantımızdaki karşılığı, geçmişimizde yaşadıklarımızın milyonlarca yıl geride kaldığını zannettiriyor..

Geçmiş ve modern zaman artık bir savaş halindedir..

Sözlüklerdeki karşılıklarını bir kenara bırakırsak post-modern dünyada ve belleklerde geleneksel hep geriyi, örümcek kafalıyı resmederken, modern ise daha çağdaş ve ileriyi imgelemektedir..

Gelişmiş en modern toplumlar geleneksel yaşamlarından taviz vermediklerinden en çağdaş, en modern, en gelişmiş devletler olmuşlardır..

Örnek, Japonya, İngiltere..

Oysa tarihini bilmeyen toplumlar hep yıkımla karşı karşıya kalmışlardır..

Örnek Irak, Suriye..

Ne yaman paradoks..

Modern zamanı es geçersen, gelenekselliğin arka sokaklarından gelen, üstü başı toz içerisinde, saçı başı dağınık potansiyel birer “öteki” yaşamsal öge olursunuz..

Dünya sizin için şairin dediği gibi “ilk açıldığı gün kadar güzel” değildir artık..

Gittiğiniz yerlerde size fırlatılan  “modern” bakışlar ve seküler gülümsemelere hazırlıklı olmanız gerekmektedir..

Bu dışlanmışlık hissinin sendeki zuhurudur..

Tetikte bir hayat yaşamak geleneksel olarak..

Siz artık gelenekselliğin bir numaralı ismisinizdir ve isminiz modern çevrelerde bir hiçi ifade etmektedir bundan sonra.,

Çokbilmiş edalar takınan modern, ulu insanlar toplumdaki yozlaşmanın ve geri kalmışlığın temeline sizi yerleştirerek üç oda bir salon sosyolojik betimlemeler ve tespitler inşa edeler..

Bu inşa karşısında modern dünyanın kullandığı mekânlar, vakit geçirdiği yerler, izlediği oyunlar, sinema filmlerinin alternatifi olarak geleneksel bilmem ne etkinliği diye bir şey çıkar ortaya zamanla..

Başından beri siz olmanıza rağmen burada geleneksel serlevhalı bir tepkisellik oluşur gün geçtikçe..

Geleneksel sinema, geleneksel edebiyat, geleneksel yemekler vs…

Modern! Dünyada yer bulma çabaları ve “öteki” yaşam ögelerinin mahalleye girme çabaları belirir zihinlerde..

Geleneksel tepkimelerinizin yerlerini moderni gelenekselle ya da gelenekseli modernle yorumlayıp arz-ı endam etme çabaları alır usulca..

Sufi musikiden dem vuracaksın sonrasında Sufi Caz konserine bilet alacaksın..

Sufi  Caz Konseri.. Ne muhteşem birliktelik!

İki farklı unsurun ortaklığını ifşa eden tuhaflıkların amacı sizce ne olabilir?

Şöyle Söyleyebiliriz; Böyle bir konserin amacı, içeriği, mesajı artık ne derseniz deyin yüzyıllar öncesinden gelen ve tamamen bize ait olan ney’in batı müziği enstrümanları olan saksafon ve yan flütle yaptığı ortaklığın sergilenmesidir.

Peki nasıl bir zevk alınır bu tip organizasyondan?

Yârenimizden olan ney’in içli sesi saksafonunun yapış yapış neşesiyle bertaraf edilmeye çalışılırken orada bulunanlar için yeteri kadar rahatsız edicidir sanırım..

Tasavvufî bir sesin, içli, ince, içeriden bir sesin kaba, yoz, emperyalist, işgalci bir gürültüyle susturulmaya çalışılması…

Hâlin tasviri dahi ziyadesiyle zor iken bir de orada olan sivri zekalı! insanlar için varın gerisini sizler düşünün.

Hayatımız da çelişkilerle dolu değil mi?

MERV’E KADAR YOL VERDİM;

Bilemedim ilk yazısıymış.. Kaş yapmak ya da göz çıkarmak gibi bir derdim de yoktu..

Üzgünüm..

Çiçeği bunundaki yazarı, kıyaslamışım kendimle ayıp etmişim.. Özür dilerim..

“Daktilo ile yazarken bir zamanlar; bizlerin bir tuş ile istediğimizi bir makinaya yazdırabilmemize katlanamıyorsunuz, belki de hazmedemiyorsunuz.” diye yazmış.. Canı sağ olsun..

Modern zamanın yazarı olmak işte böyle bir şey..  Modern zamana inat hep zamanın ötesinden bakmışız her şeye.. Hata etmişiz..

Amiral gemisinde bir yerim varmış demek ki, onu da size veriyorum hiç çekinmeden.. Senin olsun..

Ve sonra size Merv’e kadar yol veriyorum.. O yolda çakıl taşları da var takılıp düşme lütfen..

Oysa ne çok beğenmiştim.. “Herkes İçin Adalet” deyişinizi..

Hoş geldin demek isterdim ama biraz acemice geldin..

Uzatmak değil meramım ama dediğin gibi “Eleştiriliyorsanız doğru yoldasınız.”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol