Okuduğumuz kitabın herhangi bir sayfasında hiç umulmadık bir cümlesi gelip konuverir yüreğimizin kurumaya yüz tutmuş dallarına ve o an filizlenmeye başlar körelmiş duygular. O cümlenin altını çizeriz kurşun kalemle, onun altını ne kadar derinden çizdiysek o da o kadar derin izler bırakır zihnimizde; bir can suyu olur birdenbire ve nicedir atmaktan başka bir görevi olmayan kalbimizde yeni bir canlılık peyda olur. Kalbimize hayatî bir dokunuş yapan o cümle,  bazen yüzünde bir tebessümle gelip çalarken kapıyı bazen de hüznün kaynağından çıkıp gelen gözyaşının tadıyla tıklatır gönül kapımızın tokmağını.

Bir kitapta okumasam da karşıma çıkan bilimsel bir yanı olan şu cümle,
“Yetişkinler günde ortalama on beş yirmi defa gülümserken çocuklar ise dört yüz defa gülümsermiş. Hayatmızdan nelerin çalındığını varın siz hesaplayın.”
Çok ağır bir cümle gibi geldi bana. Bu cümle hüznün tokmağıyla çaldı kapımı hem de inatla ve en büyük kaybımızı hatırlatırcasına…

Hatırlasanıza…
Çocukken olur olmaz şeylere gülerdik.
Pencereye konan küçük bir kuşun bizi fark eder etmez kanatlanıp uçmasına, gökyüzünde şekilden şekile giren bulutların zihnimizde canlandırdığı anlamlarına, suyun içinde zıplaya zıplaya oynarken sırılsıklam olmuş halimize, arkadaşımızla göz göze gelince istemsizce gülmeye başlardık ya da sadece gülerdik ne için gülümsediğimizi dahi bilmeden. Bize adledilmiş bir görevmiş gibi…

Bu gülüşlerin herhangi bir açıklaması var mıdır, bilmem ama ben şöyle olduğunu düşünüyorum,
Düne takılı kalmayıp, yarının neler getireceğini düşünmeden sadece günün ve anın tadını çıkarmaya çalışmak… işte çocukluk dediğimiz şey tam olarak budur. Yarına dair hiçbir hesap kitap yapılmaz, sadece bulunulan anın tadı çıkarılmaya çalışılır. Nefretin ve kinin bir nefes alımı kadar ömrü olurken çocuğun yüreğinde, gülümsemeye ise ömür bilçilmez.

Bir çocuğun gülümsemesi evde açan güzel kokulu bir çiçektir, cennette açan ama kokusu hanelere ulaşan bir çiçek. Canlılık katar o aileye, sofraya, muhabbete. Bir çocuğun gülümsemesi, melodilerin en güzelidir; ruha huzur verir. Bir hanede huzur yok ise o topraklarda çiçek açmasını beklemeyin. Bırakın yerli yersiz açsın o çiçekler, zaten günü geldiğinde solup gidecekler…

Sizler de artık unuttuğunuz bu sebepsiz gülümsemelerinizi hatırlamaya çalışın ve hatırladıkça da yüzünüzden eksik etmeyin. Her gülümseme size çocukluğuzdan kalan bir hediyedir, bu hediyeyi bazen saklı kaldığı sandıktan çıkarın ve herkese dağıtın. Siz dağıttıkça o çoğalacaktır…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol