Evet, düşündüğünüz gibi birkaç asır öncesinden günümüze ulaşan bu söz “Charles Darwin” e ait.

Ne yapalım, yaşamadığına göre bu sözün derinliğini, doğruluğa ya da yanlışlığına dair bir tartışma başlatmam şık olmaz. Büyük düşünür, bilim adamı Darwin gibi yaşadığım yılların bana kazandırdığı deneyime dayanarak ben de benzeri bir laf edeceğim.

Kayıtlara, satırlara düşsün diye yazıyorum, siz okurlarım sayesinde çokça insan düşünürüz, ya saçmalamışsın ya da doğru diye geri dönüşler alırım. İnsanlar her şeyi paylaşırlar, olumlu ve pozitif olduğu sürece paylaşımlarda pek sıkıntı olmaz.

Öyle ki, yarı yarıya ortaklıklarda dahi kar varsa taraflardan biri fazla karı alabilir, diğer ortak gerçekleri bilse dahi az olan kısma, kara razı olur, ekseriyetle sorun çıkmaz.

Bu savımı yazmaya, altını çizmeye devam edeceğim, özellikle vurgu yapıyor, altını çiziyorum, hırsızlar diye bir kategorisi, sınıflandırması yok, tüm insanlar, tüm kültürler, tüm coğrafyalar için geçerli bir eğilim, davranış şekli, ekseriyetle. Kar varsa, kazanç varsa paylaşılır ve seviyelerde uzlaşmazlık olsa dahi anlaşılır, menfaat dağılımı biraz az biraz çok sorunsuz gerçekleşir.

Zurnanın zırt dediği yer ise, karı paylaşmak değil, zararı, kaybı, ziyanı paylaşmaktır ki, eşit paylaşımlar da dahi her taraf yan çizer, işi yokuşa sürer. Kimsecikler zararı üstlenmek istemez, kimse madden ya da manen, tamamıyla benim hatam, benim kusurum demez.

Ortaklıklar da resmi sözleşmeler de yazılı olarak kar ve zarar ortaktır diye belirginlik olsa dahi, fıtratımız, formatımız, kültürümüz zararı, kaybı üstlenmeye pek elverişli değildir.

Elbette cüzi sapmalar, erdemli kişiler, kişilikler muaftır bu iddiamdan, ekseriyetle diye yazmıştım.

Zarar paylaşılmaz, hiç birimiz zararı, kaybı üstlenmeyiz, nedense böyle bir ekseriyet var.

Olgun, onurlu, erdemli olamayışımızdan mı, ortaklıkların tüm ayrıntıları ile etik olarak şartlarının konuşulmaması zaafından mı, yaşadıkça, bu iddiamı yaşadıklarınıza eşdeğer gelen durumlarla eşleştirme yaptığınızda daha iyi bir anlayıp, kavrayacak, hak vereceksiniz.

Öylesi bir kaos, muamma bir haldir ki, can ciğer kuzu sarması bir dostunuzla, arkadaşınızla ortak ticaret yapma kararı aldınız.

Örnek, biner lirayı bir araya getirip bazı ürünler alıp karla satacaksınız, en basit şekliyle.

Ortak ve birlikte çalışıyorsunuz, tezgâhınız yandı ve iki bin liralık ana sermayeniz kar etmeden yok oldu.

Ortağınızla, birlikte ticarete atıldığınız arkadaşınızla bu aşamada sorun çıkmaz, öyle ki birbirinize teselli olacak sözler dahi söylersiniz.

Ana sermaye gitmiş olsa dahi tolerans dâhilindedir.

Söz konusu sermaye ötesi zarar var ise, fazladan bir bedel ödenmesi gerekiyorsa, eşitte paylaşılmaz zarar, çoğunluğu bir taraf üstlenip azda sen katılımcı ol denilse dahi anlaşma olmaz, kimseler zararı üstlenmez, sahiplenmez.

Kavramı rahatlıkla sunmak için basit örnekleme yaptım, meseleyi tüm ortaklık ve birlikteliklere serpiştirip, dağıtabilirsiniz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol