Yaşayıp gördüklerimiz de, okuyup, dinlediklerimiz de bizlere önemli dersler verir, yeter ki doğru açıdan bakmasını becerebilelim. Toplumsal yaşamımız devam ederken, bilgi ve yeteneklerine, birikimine güvendiklerimiz vardır. Anlatımları ve davranışlarından kendimize örnekler edinir, taklit etmekte de sözlerini dinlemekte de faydalar ediniriz. Bizimle bir bütün halinde varlığını koruyan aklımız ise ilk danışma cevherimizdir.
..
Sarıklı hoca medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:
-"Susadım hocam!"
Hoca sinirlenmiş:
-"Öyle denmez... Derûnum âteş-i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz âb-ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskîn-i âteş ve bu sûret ile iktisâb- ı ferâh-ı bî-şumâr eylemeliyim... demeliydin...
Cahiller gibi susadım, demek olur mu?"
Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş...
Genç molla hemen parmağını kaldırmış:
"Ey hâce-i bî-misâl, v'ey üstâd-ı zî-kemâl, bu şâkird-i pür-ihmâl, şol vechile arz-ı hâl eyler ki; bu hikmet-i müte’âl, nâr-ı mangaldan bir şerâre-i cevvâl pertâb ile ser-i âliyyü’l âlinizdeki sarığı iş'âl eylemiştir."
Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır:
-"Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!"
Genç molla da:
-"Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?"
..
Hayatlarımızı yaşama çabasında ömrümüzü tüketirken, sonsuz değişkenlikte ki olayların müdahili oluruz. Tanıma gayretimizi sürdürdüğümüz hayatlarımız sürekli değişime açıktır. Hayatın değişim rüzgârına kendimizi kaptırmadan asıl bilmemiz gereken insanda ki bitmeyen değişimdir. Yaşayıp geride bıraktığımız zaman dilimine ulaşma, geri dönme şansımız yok gibi. Bilimsel ulaştığımız seviye de aklımızın kapasitesi de bu olasılığı sunmaz kanaatindeyim. Yaşarken her olup bitene mantıksal açıklamalar bulmak yerine nüktesel yanlarını görüp tebessüm etmek, gülebilmek de kazanç.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol