İnsanlar bu hayatta iki şekilde gömülür...

Kimileri toprağa gömülür ve onun ancak hayali kalır zihinlerde ya da güzel sözleri.

Ondan anılar da kalır geriye acı tatlı.

Artık yalnızca dualar aracılığıyla konuşabilinir onunla.

Avuçlarında topladığı hasretlik sözlerini derin bir “amin!” İle ulaştırmaya çalışır.

Giden her ne kadar gitmiş olsa da asıl yük kalanın omuzundadır.

Zamanın ardından o koşup durur tek başına.

Atılan kürek kürek toprağın en ağırıdır onun omuzlarındaki ve ömrü boyunca yalnız başına taşıyacaktır onu.

Kiminin omuzlarındaki yükün adı anadır, kimininki yârdır.

Kiminin omuzlarındakinin adı babadır, kimininki ise evlattır.

Hepsinin ortak olan yanı ise onulmaz yaradır!

Bazıları da kalbe gömülür...

Bu belki de toprağa gömülenden daha zor bir durumdur.

Orada açılan bir yaranın içindedir gömülen ve adının geçtiği her cümle kanatıverir kabuk tutmaya çalışan ancak hiçbir zaman kabuk bağlamayan yarayı.

Zor yönlerinden biri ise onu senden başka kimsenin bilmemesidir.

Yüreğinin toprağını sen kazarsın tırnaklarınla ve tekrar sen kapatmaya çalışırsın kimseler görmeden.

Kimileri o gidenin ancak aslında gitmeyip de yürekte kalanın hasretliğini kelimelerin içine gizleyerek anlatır dizeler halinde şiir şiir, sayfa sayfa; kimileri bir sazın tellerinin arasında ortaya koymaya çalışır türkü türkü.

Bunlar da asırları aşıp göğe, dağlara, taşlara çarparak gider ve aynı acıyı taşıyan yüreklere konuverir.

Kimilerinin ise durduk yere yaşaran kirpiklerinden süzülüverir hasretliğin yakıcılığı.

Hepsi de “vuslat”ın umudunu taşır kanadında...

Toprağa gömülenin dönüşü yoktur ve anılarla beraber çalıverir insanın kapısını yalnızlığın en koyu karanlığında.

Acı bir hüzün çöker o an boğaza ve düğümlenir.

Kalbe gömülenin ise zikredildiğinde adı insanın nefesini keser.

Çünkü onun hâlâ bu topraklar üzerinde olması ve aynı havayı soluması umudun var olduğunu anlamına gelir.

Umut, insana her ne kadar güç verse de insana en çok acı veren asıl duygudur.

Umut eden bir yürek, güneşin her gün onun için doğduğunu bilir.

Onu bir kelebeğin kısacık ömründe bile arayıp durur.

Bir yaprağın dalından düşmesi onu hüzünlendirse de elbet de baharın geleceğini bilir ve bu duygudur umudun kapılarını zorlayan.

İnsanlar ya toprağa gömülür ya kalbe!

Toprağa gömülen her ne kadar aslına dönse de kalbe gömülen Yaradana misafirdir ve ona emanettir. 

Toprağa gömülenin vuslatının yeri bellidir zamanı belli olmasa da.

Yüreğe gömülenin vuslatının ise bir nefes alımı kadar yakında olmasının belirsizliğidir zor gelen.

Yakın olduğu kadar uzak, uzak olduğu kadar yakın.

Ancak öyleleri de vardır ki hem toprağa hem de yüreğe gömülmüştür tüm güzellikleriyle.

O da insanın kendine dahi söyleyemediği kadar bir sırdır. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol