Kaybettiğimiz birçok değer vardır şu yalan dünyanın zaman denilen değirmenin taşları arasında un ufak olup kayboluncaya kadar.

Tüm bu kayıplar aslında kazandığımızı sandığımız vakitlerde olur. 

Şu soruyu sorabiliriz,

“Kazanırken neler kaybettiğimizi biliyor muyuz?”

Her şeyimizi sadece kazanmaya odakladığımız için kaybettiklerimizin farkına bile varmıyoruz ya da işimize öyle geliyor.

Çünkü insalar artık hayatlarında kendisine fayda sağlamayan kişilerden veya değerlerden uzaklaşmayı seçiyor.

Ancak bu uzaklaşmanın en tehlikelisi kendinden ve kendi yüreğinden olanıdır.

Kendi yüreğinden uzaklaşan biri ise içi çürümeye yüz tutmuş ancak duvarları son derece renkli boyalarla bezenmiş bir yapıya benzer.

Sağlam görünen ama aslında dokunsan yıkılacakmış edasında.

Kişinin terk eylediği ve artık adını sadece sözlüklerden okuyabildiği bir değerlerden en önemlisi ise,

 “merhamet”

Onun esasen kalbin temel görevinin ne olduğunu,

“Kalbin temel eylemi merhamettir.” diyen 

Erol Göka bizlere hatırlatıyor. 

Merhametin olmadı bir kalbe sahip olan insan dokunduğu çiçekleri soldurur. Rahmetin ulaştığı kalplerde merhamet kök salar.

Zaten merhamet terk eylemiş ise bir yüreği o et parçasından başka bir anlam ifade etmez artık. 

Ayırca bu güzel kelimenin anlamını birçoğumuz sadece “acımak” olarak biliriz fakat temel anlamı aslında “acıtmamaktır”

Yaralı bir yüreğe merhem olmaktır, gözüyaşlı birinin gözlerine mendil olmaktır, bir çocuğun yüzünde tebessüm olmaktır, bir yaraya derman olmaktır....

Merhametin dili öyle güzeldir ki sağır duyabilir, kör ise bunu görebilir. Ancak bu dili konuşmayı unutanlar ise bunu ne duyabilir ne de görebilir.

Merhamet; gülüşüne samimiyet, sözüne sadakat, eylemlerine de güven katar. O aslında bizlere bahşedilen en büyük nimettir.

“Kalbinde merhamet olmayana cennet yoktur.” demişti gönüllerin sultanı peygamber efendimiz(s.a.v).

Bu sözü bilen birinin kaybetmekten korkacağı tek şey merhameti olur.

Onun olduğu bir kalpte riyakârlığa, kibre, bencilliği, yalana, umutsuzluğa yer olmaz. 

Bu hayatta merhametin en büyük belirtisi samimiyetle dökülen gözyaşıdır. O gözyaşı kalbin bütün kirini pasını siler atar.

Ağlamak, acizlik değil temizliktir aslında.

Ağlamayan insan gülmenin de kıymetini bilemez...

Abdurrahim Karakoç’un da dediği gibi

“Gölgesinde otur amma

Ağaç senden incinmesin

Temizlen de gir mezara

Toprak senden incinmesin”

Geldiğimiz toprağa pir-i pak olarak dönmenin en büyük şartı ise rahmetten gelen merhametimizi yüreğimizin en güzel yerinde muhafaza etmektir. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol