Artık öyle bir hâl aldı ki…
Dilden dökülen kelimeler biraraya gelmekten hicap ediyor, gelse de hiçbir şey ifade edemez oldu. Yaşanılanlara karşı empati kurmak gittikçe zorlaşıyor. İnsanların yaşadıklarını tecrübe etmeden onların duygularını ve kalplerindeki acıları anlamak, anlatmak hiç de kolay olmuyor.

İnsanların aylardan beri yaşanılanlara tepkisiz kalması, yaşanılanları bir film sahnesiymişçesine izlemesi, tv kanalını değişince her şeyin düzeleceğini sanması, yapılan boykotu küçümsemesi, ölümleri yaşanılan coğrafyaya göre sınıflandırıp ayırması… bunlar gibi daha birçok şey… Vicdanı olan hiçbir insan için akıl kârı değil. Yaptığımız veya yapacağımız ne olursa olsun bizler karınca misali yanan bu ateşe bir damla su  dahi taşımaya devam edeceğiz. Hiçbir şey yapamasak da safımızı belli edeceğiz. Hesap gününün elbet geleceğini unutmayalım!…

Ne söylesek de kalbimizi yakıp kül eden manzaraların, ölümlerin acısını anlatamayız.
Akşama kadar birkaç lokma yiyecek bulabilmek için evden çıkıp da geri döndüğünde ailesinden kimsenin yaşamadığını öğrenmek…
Büyük bir sabırla ve mücadeleyle ulaşabildiği bir kap yemeğin şansızlık sonucu yere dökülmesinden sonra onu avuçlarıyla  toprağın içinden tekrar aynı kaba doldurmaya çalışmak…
Kılına dahi zarar gelmesini istemediği o küçücük bedenleri, kefenlenmiş bir şekilde kucağında tutarken son defa o cennet kokusunu içine çekmek…
Hastane koridorlarında koşuşturmacanın arasında denk geldiği bir sedyede annesinin cansız bedeninin ardında sadece bakakalmak…
Yaşadığı dehşet saatlerinin ardından girdiği şoktan dolayı ellerinin ve ayaklarının titreyip gözyaşlarının kirpiklerinde asılı kalmasını…
Kendi vatanından zorla çıkartılıp güvenli(!) bir bölgeye göç ettirildikten sonra üzerlerine atılan bombalar sonucu yanarak ölen o insanların acılarını…
Sırtında yalnızda birkaç kıyafet koyabildiği çantasıyla yürürken yıkık binalarla örülü sokaklarda artık bir kız çocuğunun yüreğini soğutmayan gözyaşlarının tadını…
Öldü diye bilip de hastenenin soğuk koridorlarında küçük kardeşinin yaşadığını gördüğündeki ona sarılırken yaşadığı mutluluğunun büyüklüğünü…
Ve tüm bu yaşanılanlara rağmen oradaki insanların imanında ve itikatında zerre eksilmeye olmayıp Allah’a olan inançlarının büyüklüğünü….
Anlatacak kelime bulunmaz hiçbir dilde!…

Bizlere hep şöyle söylenirdi,
“Kelebeklerin ömrü sadece bir gündür.” Oysaki çok acı bir şekilde öğrenmiş olduk Filistin’deki çocukların ömürlerenin kelebeğin ömründen daha kısa olduğunu!..

Bizler hiç bıkmadan usanmadan sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz, her ne kadar tüm insanlık uykuda olsa da. Muhakkak ki uyanmış olan biri tüm uyanları uyandırmayı başaracaktır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol