Yaşadıklarımızın ekseriyeti de küfürler ve kültürlerden oluşan bir toplum anlayışının, hayat tarzının içine hapsolmak, sıkışıp kalmak değil mi?

"En çok vakit geçirdiğin 5 kişinin ortalaması sensin" demiş “Jim Rohn” haksız da değil hani, haksız olmasa da bilimsel bir derinliği, kesinliği de yoktur.

Günümüz şartları göz önüne alındığında, iletişim irtibat sahamızın kıtalar ötesi olduğu kabullenilirse, aynı zaman diliminde dahi on binlerce kilometre ötesine bilgi, veri gönderip, alabildiğimiz, okuyup, dinleyip, görebildiğimiz bilinirse, biraz da sahip olduğumuz olanaklarla da alakalı diyebiliriz.

En önemlisi ve kült olan algıdır, algı kazanımımızı aktif ve yetken, yetkin kullanabilme çabamızdır.

İçinde bulunduğumuz, birlikte yaşadığımız toplum ve toplumda ki insanlarla alakalı genele bakmaksızın, küfür ve kültürlerinden en az etkilenerek kendimize has algımızı oluşturmak, algımızı genel kanaat ve yapılanmadan bağımsız doğru ve gerçekler üzerine inşasını yapmak ne büyük kazanım, fevkaladelik.

Özgür olmak insan için ne büyük lüks gibi tarif edilebilir, lüks değil, ekmek su gibi temel gerekliliktir.

Özgürlük kişi bedeninin kafeste, dört duvar arasına hapis olunması değildir sadece, kendi duyu organları, akıl ve vicdanı ile karar verme halinden uzaklaşıp, genel akışa, kanaate, geleneksel kültüre, küfüre, başvurma halidir.

Kişi bu genel akışa kaptırmışsa kendisini, kültür ve küfür halinden besleniyorsa ezberlerden sıyrılamıyor, soyutlanamıyorsa, esirdir, esarettedir.

Gelenekler, görenekler, ananeler, töreler, dönem dönem o anın şartlarına ve gereklerine göre hayata geçirilmiş kuramlar, kavramlardır. Gelenek ve göreneklerimizi bilmek, yaşama alındığı süreç ve gereklerini bilmek, incelemek, bilimsel bir uğraş, araştırma konusu, folklordur.

Kişi kendi gelişme süreciyle başlayan yaşamı süresince devam edecek olan kendine has, nevi şahsına münhasır kültürünü gerekli durumlar içinde küfürler dizisini oluşturabilir.

Kültür ve küfürler için toplumsal, halk oluşumları için, geniş halka milletler için ortak payda olsa da, parmak izi gibi tükürük yapısı gibi her kişinin özel olmalıdır.

Taklitçilik ve ezber insan hayatına bir şeyler katmayıp faydalı dingin bir hayatın sebebi olmayacağı gibi topyekûn insanlığın da gelişimine dair bir duraklama halidir.

Değişim dünyanın da evrenin de gidişatı, misyonu, süreçle bağıntılı zaman içinde ki akışıdır, insan da, tüm yaratılanlarda, yaratılanlar marifetiyle var edilenler de bu değişimin içindedirler ve soyutlanamazlar.

Değişim halini insan duyu organlarıyla ya da gelişmiş ölçüm aletleriyle farkı görüp ölçemeseler de değişim değişmez bir var oluş kuralıdır. İnsan için değişen evren ve tüm içindekilerle birlikte gelişimi bulmak, gelişimi sağlamak ve gelişimi devam ettirmek çabası ve gerekliliği vardır, insan olmanın aklını yaşama katma mücadelesi, küfrün gereksizliğini bilme kültürün faydalı ve gelişim gösteren halini görüp bilerek kartopu gibi büyütmektir.

Kartopunu büyütmek kara belemekle mümkündür, küfrü gereksiz kılıp kültürü ivme kazandırıp büyütmek, geliştirmekte var olan kültürü irdeleyip törpüleyip güzelleştirme çabası, şekil verme gayreti, insanın çağlarla iletişimini doğru ve makul haliyle sağlamasıdır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol