Sadece bizim toplumumuzda değil hemen her toplumun önce kendi içinde sessizce sorduğu daha sonra yüksek sesle dile getirdiği ve evrensel bir hâl almaya başlayan “İnsanlık nereye gidiyor?” sorusu!
Bu soru, son yıllarda sıklıkla sorulsa da yakın dönemde ve özellikle İsrail’in Gazze’de iki yıldan beri yaptığı soykırımdan sonra özellikle Batı toplumlarında çok yüksek bir sesle dile getirilmeye başlandı. Yapılanların hiçbir siyasî veya dinî ideolojiyle bağdaşmadığını onlar da fark etti ki zaten hiçbiri bir insanın hayatından daha önemli olamaz!.. Ortada çok açık bir insanlık suçu işlenmekte. Bunu görüp de herhangi bir tepki ortaya koymamak için bütün vicdanî yetilerini yitirmek gerek. Batı’da bu anlamda oldukça yüksek sesli tepkiler ortaya konmakta ancak bu, bizim toplumumuzun veya diğer Müslüman ülkelerin sessiz kaldığı anlamına gelmesin çünkü kendini Batı’dan aşağıda görme kompleksi bu tarz kıyaslamaları yaptırıyor ve cümleleri söyletiyor insanlara. Herkes elinden geldiği şekilde tepkisini ortaya koyuyor ve koymaya da devam ediyor. Kimi kalemiyle, kimi şarkısıyla, kimi söylemleriyle, kimi yürüyüşle, kimi boykotla, kimi maddi yardımlarla yani bir şekilde kısık veya yüksek sesle dile getirmeye çalışmakta yaşanılan bu dramı!..
İsrail, uluslararası yardım kuruluşlarının veya bazı devletlerin oraya ulaştırmak istediği yardımların hemen hepsine engel olarak oradaki insanları her türlü sıkıntıyla baş başa bırakmakta. Bunu yaparken de hiçbir uluslararası antlaşmayı da dikkate almamakta. Zaten onlara göre Gazze’de yaşanyan insanların hayvandan farkı yok. Çocuk, yaşlı, hasta dinlemeden herkese zulmetmeye ve onları öldürmeye devam etmekte. İnsanlıklarını kaybedip hayvan kisvesine büründüklerini -hayvanlar kadar merhametli olabilseler keşke- görebilmek için ortaya koydukları söylemlere bakmanız yeterli olacaktır. Sürdürdükleri bu zulmü kendilerini savunmak için yaptıklarını söylemeleri zaten başlı başına koca bir yalan!!!
Son olarak Gazze’ye insanî yardım ukaştırmak için İtalya’dan yola çıkan ve on iki aktivisti taşıyan “Madleen” adlı yardım teknesi İsrail’in deniz sınırlarını ihlal etmemesine rağmen onu ablukaya alıp, adeta askeri bir harekat düzenleyerek teknedeki on iki aktivisti tutukladı. Bunu yaparken gelen tepkilere de kulağını tıkadı ki yıllardan beri bunu yapıyor zaten.
Dünyanın her yerinde çoktan toprağa gömülmüş olan “insanlık”, Gazze’deki direnişle birlikte gömüldüğü yerden yeniden filizlenmeye başladı. Dünyanın dört bir yanında insalık onuru adına yürüyüşler yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Sesi yüksek çıkan kim varsa onu susturmaya çalıştılar kendilerini medeni addeden Batılı yöneticiler ancak onlar o sesleri kısmaya çalıştıkça dağdan yuvarlanan kar tanesi misali yavaş yavaş ama sabırla büyümeye başladı ve sesler her kentin sokaklarında yankılanmaya başladı. Üniversitelerde, sokaklarda, konserlerde, maçlarda, kafelerde… Herkesin diline “Özgür Filistin” söylemi pelesenk oldu adeta. Böylesi yürüyüşleri yapan insanları gördükçe aslında insanlığın ölmediğini yalnızca yaşadığını hatırlatmak için bazı şeylerin vesile olması gerektiğini gördük.
Madleen de bu insanî vicdanın arşa yükselen sesi oldu belki de. Bir rüzgâr olup, Gazze’deki çocukların saçlarına dokunup okşamak için yola çıktı. Hastaların yaralarına merhem olmak için yola çıktı. Bir an olsun gözyaşını dindirip tebessümü karanlıkların ardından çıkarmak için yola çıktı… İnsanlara hiçbir şeyden korkmamaları gerektiğini ortaya koydu… Belki herkese derman olamayacak ama inandığı yolda yürümekte kararlıtır önemli olan. Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali safını belli ederek bu uğurda her türlü tehlikeyi göze aldılar. Gazze, şu an Hz. İbrahim’in atılmaya çalışıldığı ateş misali yanmakta. Hepimiz ateşe su taşıyan o karıncanın kararlılığını gösterip elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız. Çatlamış dudaklara bir damla su olmaya çalışalım…