Hayatı bizler için anlamlı veya farklı kılan şeyler nelerdir?

Yaşadığımız sürece kazandıklarımız ya da kaybettiklerimiz olmuştur ve olacaktır. Ne kazanılanlar hayatın eksik yönünü tamamlayacaktır ne de kaybedilenler bizlerden bir şeyleri alıp götürecektir. Olaylara bakış açımız hepsine farklı farklı anlamlar katacaktır. Herkes bir kovalamacanın içinde bir şeylerin peşi sıra yol alır bu hayatta fakat hiçkimse nasibinden öteye geçemez ve bunun farkında olan da çok az insan vardır. Hatta nasibin ne demek olduğunu bilen bile… Ona verilenle yetinmeyip hep daha fazlasını istemek doyumsuzluğa, bu doyumsuzluk da zamanla yetinmezliğe ve devamında da mutusuzluğun kıyısına getirip koyacaktır insanı.

Nelere sahip olunduğunu bilmek ve bunun yanında nelere ihtiyaç duyulduğunu kavrayabilmek doyumsuzluğun ve mutsuzluğun önüne geçecektir. Maddi veya manevi ihtiyaçları olacaktır herkesin ama maalesef günümüz insanı rızkı sadece maddiyat olarak algıladığı için mutluluğun ve mutsuzluğun kazandığı paranın miktarına, bindiği arabamın modeline, giydiği ayakkabının markasına, oturduğu evin lükslüğüne bağlı olduğunu düşünmektedir.

Neye sahip olunursa olunsun insanın iki kelam edebileceği birine, içindeki fırtınaları dindirebileceği bir limana ihtiyacı vardır mutlaka. Asıl rızık güzel ve doğru insanlara denk gelmektir bu hayatta. Sahip olunan maddiyatın insanlara verebileceği huzurun hudutları bellidir, bir süre sonra ona erişmek için verilen mücadelenin hazzı ona sahip olduktan sonra hızla tükenip gidecektir. Sahip olunan güzel ve doğru insanlarla edilen muhabbetin, o maneviyatın sınırları ise sonsuzdur. Çünkü o insanlarla kurulan bağda bir çıkar gözetilmez. Dert de tasa da, güzellik de çirkinlik de paylaşılır. Güzellikler paylaşılarak çoğaltılır ve herkesin heybesine yeteri kadar bırakılır. Çirkinlikler de paylaşılarak bölüşülür ve bir zerre oluncaya kadar küçültülüp yok edilir, ayaklar altına alınır.

Bunun farkına varanlar mutluluğun ve huzurun kıyılarına demir atıp güneşin batışını, ayın doğuşunu, yıldızların dansını, yağmurun toprakla buluşmasını izler. Farkına varamayanlar ise onu hep başka şeylerin ardında arayıp dururlar ömürlerini tüketinceye kadar. Gerçek dostu bulunca sıkıca sarılın, gerçek insanı bulunca tutun elinden bırakmamacasına. Denk geldiyseniz bir çift göze öyle bakın onun ardındaki derinliğe. O zaman huzurun kaynağının neresi olduğunu anlarsınız.

Nice binalar yapıldı bu dünya üzerinde hepsi de gelip geçici şeyler, topraktan gelip takrar toprağa döndüler. Eğer kalıcı bir yer edinmek istiyorsanız bir gönlün kapısı usülünce çalıp orada kendinize yer edinin. Orasının dışında başka bir yerde huzur bulunmaz çünkü her gönül çalabın tahtıdır. O’nun olduğu yerde huzurdan başka ne olur ki…

Bu hayatta nelere sahip olduğunuzu iyice düşünün ve hayatınıza kaldığınız yerden yeniden ve başka pencereden bakarak yaşamaya devam edin. Asıl huzurun nerede olduğunu anlamaya çalışın. O zaman fark edeceksiniz renklerin güzelliğini, göğün maviliğini, gülün kokusunu, kuşların cıvıltısını, asıl zenginliğin ne demek olduğunu…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol