Alıp başını gitmekse niyetin, her zerreni alıp gideceksin. Geride seni hatırlatacak ya da geçmişi sana hatırlatacak her ne var ise yükleyeceksin heybene ve sırtlayıp gideceksin uzaklara! O uzak diyarları kimse bilmeyecek, sen de bilmeden gideceksin! Attığın adımları hesaplamadan  yürüyeceksin! Yürüyeceksin ki zaman ayak izlerini silsin! 

İçine çektiğin toprak kokusunu...

Gördüğün ilk gökkuşağını...

Döktüğün ilk gözyaşını...

İçine attığın kırgınlıklarını...

Toprağa gömdüğün sevdiklerini...

Gülüp oynadığın sokakların tozunu...

Söylediğin tatlı yalanları...

Duyduğun ilk sevda sözünü...

Sevdayı bulduğun yârini...

Bayramlık sevinçlerini...

Sevdana şahit tuttuğun papatyaları...

Kokladığın ilk gülü ve dikenini...

Okuduğun kitapların sonlarını...

Dinlediğin türkülerin hikayelerini...

Yazdığın cevapsız mektupları...

Kokulu silgilerin huzurunu...

Göğündeki pamuksu bulutları...

Pencerende öten kuşları...

Gittin mi hepsini alıp gideceksin!

Geride zerren bile kalmayacak!

Ama...

Bunlardan ziyade gitmek için bir sebebin olmalı, kalmak için olandan daha ağır basan...

Peki kalmana sebep olan ne?

Gözlerini açtığın yerdir burası.

İlk adımlarını attığın topraklardır.

İçine çektiğin nefes...

İlk yaranı aldığın yerdir burası.

Burada gömülüdür sevdiklerin.

Sevdayla burada tanıştı yüreğin.

Bu göğün mavisine bulandı hayallerin.

Yıldızları ve ay’ı burada fark ettin.

Burada kokladın gülü ilk defa.

Gerçek dostların buradalar hâlâ.

Bu sokakların tozunu yuttun.

Külüne muhtaçlığın buradadır.

Bayramların gerçek tadı...

Vefanın var olduğu yerdir burası.

Çalabileceğin bütün kapılar buradadır.

İlk sözlerin burada yankılandı.

Mevsimlerin tadını vardığın yerdir burası.

Köklerin bu topraklarda...

Sevdiklerini emanet ettiğin yerdir burası.

Gitmek istesen de gidemezsin, kalmak istesen de kalamazsın.

Gitsen de eksiksin kalsan da.

Gidince geride bıraktıklarındır seni tamamlayacak olan.

Kalınca da gidenlerdedir seni tamamlayacak olanlar.

Yani gitmek ya da kalmak değil mesele.

Asıl mesele hükmünün geçmediği zamana yetişebilmektir.

O gider öylece sen ise bir cebinde hayallerin, bir cebinde anıların ile öylece bakacaksın onun ardından.

Ona yetişmeye çalışırken kaçmasın yaşanması mümkün olan!

Gitmek de değil, kalmak da!

Kalırsan bu iki derin vadinin arasında ve sadece onların etrafına çektiği duvarların yüksekliği gözünü korkutuyorsa başının üstündeki gökkubenin rengini, ayaklarının altından akıp giden suyun berraklığını gözden kaçırırsın. 

Ne geçmişe takılı kal, ne geleceğin belirsizliğinde debelen. İçinde bulunduğun an’ın kıymeti bil ve yaşa!

Yoksa berlisizliğinden korktuğun gelecek aldığın her nefeste kopamadığın geçmişe dönecek!

An’da yaşa ki yaşadığından bir tat alabilesin!

Yaşamak, geçen zamanla değil; zamanı nasıl geçirdiğinle ölçülür. Ömür bir heybedir ve içine doldurdukların ise yaşamın ta kendisidir!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol