Toplum olarak kaybettiğimiz o kadar çok değer var ki... Kazanılan ve kaybedilenler terazinin ayrı ayrı kefesine konduğunda maalesef kaybedilen değerler daha ağır basmakta.

Bu kaybedilen değerleri yaşatmaya çalışanlar da yok değil tabi ki ancak sayılarının oldukça az olması...

Geleceğimizin teminatı olarak görülen gençlere miras olarak neler bıraktığımız ya da daha doğru bir ifadeyle onlara “emanet ettiğimiz” değerlere dikkat etmeliyiz. 

Birine maddi olarak bırakılan miras onu hayatın nir noktasına kadar taşır ve ondan alacağı mutluluğun da sınırları bırakılan maddiyatın değeri kadar olur.

Manevi olarak bırakılan miras ise kişiyi hayatın her alanında ayakta tutar, hayattan alacağı zevkler ve tatlarda sınır olmaz çünkü ruhun derinliği bedenin hazların daha büyüktür.

Ruhunu doyuramayan insan hiçbir zaman mutluluğa tam olarak ulaşamaz.

Kaybettiğimiz ve de aslında çok da uzakta olmayan, hani elimizi uzatsak değecek kadar yakın olan birkaç değerimizi hatırlayalım ki bunlar evrensel değerlerdir de ayrıca.

“Sevgi” 

Her şeyi bir kenara bırakalım, biz sevmek eyleminin anlamını unuttuk. Sevginin ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu unuttuk.

Sevmek, çıkarsızca yapılmalıdır. Bir annenin ve babanın evladını sevdiği gibi, kardeşin kardeşi sevdiği gibi, dostun dostu sevdiği gibi...

Sevgi sadece beşeri olmak zorunda da değildir.

Bir gülü, papatyayı, yağmuru, denizi, doğayı vs sevebilirsiniz çünkü sevgi, bize bu duyguyu verenin sonsuzluğuyla eşdeğerdir.

Onda herhangi bir sınırlama yoktur. Onu gizlemeye de gerek yok aslında. Kimi seviyorsanız onu mutlaka karşı tarafa hissettirin.

Çünkü gösterilmeyen sevginin hiçbir yürekte yankısı olmaz.

O, hiçbir zaman azalmaz tam aksine paylaşıldıkça çoğalır.

“Saygı”

Şöyle bir söz vardır insanlar arasında kullanılan. “Sevgide özgürüz, saygıda mecburuz.” Bu sözü anlamak çok da zor olmasa gerek.

Sevgi, her yüreğe emanet edilmez. Kıymet bilmeyenin elinde zayi olur gider. Ancak saygı herkese karşı gösterilmelidir. Modern zamanın en büyük hastalıklarından biridir bu. Herkes saygı ve hoşgörü bekler karşısındakilerden ancak kimse saygıyılı ve hoşgörülü olmaya çalışmaz. 

Toplumların değerleridir onları ayakta tutan ve kim ne şartta olursa olsun onlara saygı duymalıdır. Özellikle inanç konusunda. İnsanların hassas oldukarı noktalardan biri de budur. Son dönemlerde herkes özgürlük adı altında başkasının kutsalına, inancına, değelerine saldırmaya başladı. Hemen her kesimde bunun yansıması görülebilir. Ne olursa olsun saygı da sevgi gibi karşı tarafa hissettirilmeli. İnsanların duygu ve düşüncelerine karşı daha dikkatli olunmalı.  Bir başkasınım inandığı değerler eğlence malzemesi yapılmamalı.

Saygı ve sevginin olmadığı bir toplumda ayrışmalar ve gruplaşmalar daha kolay ortaya çıkar. Bu iki güzel duygunun bulunduğu kalpten çıkan sözler her yüreğe ulaşır. Orada unutulmaz güzel izler bırakır.

Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize aktarmamız gereken önemli değerlerden ikisi sevgi ve saygıdır. Bunlar gibi nice güzel duygular miras bırakılmalı o gencecik temiz zihinlere ve kalplere. Bir çiçekle bahar gelmez ama baharın başlaması da bir çiçeğin açmasıyla başlar. Bu sevgi ve saygı fidanlarını doğru zamanda diktiğimizde orada güzel kokulu çiçekler açacaktır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol