Ülkemizde öğrenciler her yıl belirleyicilik açısından birçok sınava tabi tutulmaktadırlar.

Küçük yaşlarda başlayan bu maraton, ne yazık ki onların bünyelerinde bir alışkanlığa dönüşür.

Bu durum kimi öğrencilerde sürekli ve düzenli ders çalışmaya, kimi öğrencilerde ise aksine bir korkuyla beraber her şeyden soyutlanmaya sebep olabilir.

Sınava girecek her öğrenci genellikle kaygılıdır. Kaygı, sebebi bilinmeyen bir korkudur.

Bu korkuyu öğrencinin yeterli miktarda hissetmesi, başarının anahtarı durumuna dönüşebilir. Kaygı, öğrenciyi kamçılayacak ve daha da verimli çalışmasına yol açacaktır.

Ancak, kaygı duygusunun fazlalığı ise bir yıkıma neden olabilir.

Sınav stresi artık hayatımızın her safhasında var. Yaşam zaten sınavdır. 

Sınav kelime olarak zorluktur, heyecandır, sonu mutluluktur, sonu hüsrandır.

İlköğretim de TEOG ile sınav heyecanı ve hazırlığı bazen 40’lı yaşların üzerine kadar devam edebiliyor.

Sınav kaygısının dikkati toplamaya ve çalışma motivasyonuna destek verecek ölçüde olması, öğrenci için yararlıdır.

Öğrencinin deneyim ve inanışları ise bu sınav kaygısının seviyesini belirler.

Sınav kaygısı bireyde farklılıklar gösterir.

Fizyolojik, zihinsel, duygusal, davranışsal farklılık gözlenir. Kaygı bireyin aldığı kendi sorumluluğu ile birlikte ailesine karşı yüklendiği sorumluluktur.

Oyun çağındaki çocuk yıllarca TEOG kavramıyla karşı karşıya kalır. İlkokul 4. Sınıfa gelmeden evde başlar bu kavram anılmaya. 

O yıllardan itibaren sınav baskısı aile ve çocuk üzerine yüklenir. Maddi manevi yük altına giren ailenin, haklı olarak çocuğundan beklentileri olur. Eğer ailenin ekonomik durumu orta halliyse dahi, birçok ihtiyacından kısıtlayarak eski adıyla dershanelere şimdi ki adıyla etüt merkezlerine çocuklarını göndererek sınava hazırlamaktadırlar.

Oyun çağında olan çocuk artık ev ve etüt merkezi ağı arasında yaşar.  

İlk sınav basamağını başarıyla tamamlayan öğrencinin özgüveni gelir sonraki sınavlara da istikrarlı, kararlı çalışmaya devam eder. Sınavlar elbette başarının süzgecidir desek de bazen sınav sırasında gelişen bir olumsuzluk başarıyı engelleyebilir, yıllarca verilen emek yaklaşık ortalama 160 dakikalık sınavlar ile ölçülüyor ve bazen aksilikler yaşanabilir.

TEOG barajını aşan ya da aşamayan öğrenciyi, ÖSYM’nin yaptığı dağ gibi sınavlar bekler.

Çocukluğunu yaşayamayan çocuk bu defa ergenlik zamanında büyük yarışa katılabilmek için okul, etüt merkezleri, kütüphaneler, özel dersler arasında mekik dokurken aile bu çarkta merkezde yer alır.

Her anne babanın tek amacı çocuklarına iyi eğitim alabilmelerini sağlamak.

Bütün yatırımlar çocukların geleceği içindir. Kendi ihtiyaçlarını kısıtlayarak onların eğitimlerine yatırım yapmayı tercih eder.

Aile sadece para verip çocuğunu etüt merkezlerine göndermekle, özel dersler aldırmakla başarı sağlayamayacağını bilmeli.

Anne babaların sınav dönemi içinde ilk ve en önemli rolü çocuklarının motivasyonlarını en üst seviyede tutmaya çalışarak, onlara destek ve moral verir.

Öğrencinin motive olması demek ders çalışmasının önem ve gereğini fark ederek ders çalışmaya başlamasıdır.

Aileler, farkında olarak ya da olmayarak, çocuklarının motivasyon düzeylerini etkilerler.

Bu etkileme, olumlu yönde olabildiği gibi kimi zaman da olumsuz olabilir.

Hiçbir anne baba, çocuğunun motivasyonunu olumsuz etkilemek istemez.

Ancak istemeden ya da fark etmeden yapılan bazı davranışlar ya da söylenen bazı sözler, çocuğun motivasyonunu olumsuz etkileyebilir.

Çocuğu motive edebilmek adına yapamadıklarının değil de yapabildiklerinin üzerinde durmak, yaptıklarını takdir etmek büyük önem taşır. Çocuklarda, takdir edilen ya da beğenilen davranışlarını tekrar etmeye çalışır. Başarı gösterdiği alanlarda destek gören ve takdir edilen çocuklar daha çok çalışma ve başarı çizgilerini yükseltme eğiliminde olurlar.

Ailelerin bazen düşünmeden sarf ettikleri “Bu kafayla gidersen biraz zor kazanırsın.” , “ zaten çalışmanı beğenmiyorum,”, “ filan arkadaşını gördün mü özel ders almadan dahi senden daha çok başarılı” , gibi olumsuz ve eleştirel ifadeler kullanmak fayda değil, çocuğu olduğu yerden daha geri seviyeye atabilir.

Özellikle çocuklar ile iletişim ön planda tutulmalıdır.

Böyle olağanüstü durum olana pandemi sürecinde çocuklarımızın işleri çok çok zor.

Uzaktan eğitimi yetişkinler yararlı biçimde kullanamaz iken çocukları anlamak lazım.

Ekran karşısında daha çabuk sıkılmakta ve dikkatleri daha çabuk dağılmakta.

Eğitim öğretim amacına ulaşamadığı için yük ailelere kaldı. Artık bütçelerini zorluyorlar.

Ekonomik durumları iyi olan ailelerde görüyorum, özel derslere oldukça ağırlık verilmektedir.

Evlerinden bir hoca çıkıyor, bir başka hoca içeri giriyor.

Bu kadar yoğun çalışma ve sınav kaygısının yanı sıra salgın hastalık endişesi, kısıtlamalar, hastalık kaygısı da gelince, şanssız bir grup olduğunu üzülerek düşünüyorum.

Yarış atı gibi koşturulan çocuklarımız bu süreçte daha şanssızlar.

Şanssız süreçlerini umarım sınav döneminde avantaj olarak yaşayabileceklerdir.

Aile ve sınav çocuklarına yollarında kolaylıklar dilerim.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol