Etrafınıza baktığınızda doğanın birbirinden farklı renklerle örülü olduğunu, hiçbir kuşun bir diğerine benzemediğini, hiçbir ağacın bir diğeriyle benzer olmadığını hatta aynı dalda tomurcuklanan çiçeklerin bile farklı farklı koktuğunu görebilirsiniz.

Mevsim sonbahara erdiğinde sararan yaprakların bile birbirinden farklı tonlarda olduğunu görebilirsiniz bakmayı öğrenince.

İşte tüm bu farklılıklardır hayatı güzelleştiren ve ona farklı anlamlar yükleyen.

Dinlenilen bir şarkının yürekte  uyandırdığı o his, okunulan herhangi bir kitaptan alınan tat, söylenen herhangi bir cümleye yüklenen mana, yağan yağmura, düşen kar tanesine, dalından kopan sararmış bir yaprağa, göğün mavisine herkes kendince bir mana yükler.
Yani kısacası,
Herkes aynı pencereden baksa da gördükleri manzara daima farklıdır.

Her varlığın doğada zıttıyla var olduğu unutulmamalı.

Kötülük olmadan iyiliğin, zulüm olmadan merhametin, siyah olmadan beyazın, gece olmadan gündüzün, gözyaşı olmadan tebessümün, soğuk olmadan sıcağın anlamını kim kavrayabilir ki?..

Varlığa anlam katan onun karşıtı olandır aslında.

Öyle bir zaman ki artık kimse kendisinden farklı olana, kendisinden farklı düşünene, farklı bir inancı olana tahammül edemiyor.

Tahammülün olmadığı bir ortamda saygı ve sevgi de el ayak çekiyor.

Onlar kendi köşelerine çekilince güzellik de peşi sıra gidiyor doğal olarak.

Onlardan geriye kalan boşluk da maalesef güzel olmayan ne varsa bu hayatta onunla doluyor ve zamanla kalpte yer edindikten sonra dile gelen düşünceler siyahın binbir tonuna bürünüp dökülüyor avuçlara.

Sonrası ise zihin dünyamızı karartan fikirler…

“Bu dünya, senden olmayanlarla hoştur.

Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur.

Sadece senin gibiler değil, senden olmayan da yaşasın ki sen de yaşa.

Hele bir de onun gözüyle gör bu fani dünyayı.

Herkes beyaz olsa o zaman beyazı fark edemezsin ki! Değil mi? Ve yahut siyah.

Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini.

Beni ben yapan benden olmayandır.

O yoksa sen de yoksun.

Ne anlamın kalır ne rengin belli olur ne de tadın.”

“Hükümet Kadın” filminde geçen bu küçük ama anlamlı konuşma belki de anlatmaya çalıştıklarımı güzel şekilde özetlemiş.

O filmi izlerken her ne kadar yüzümüzde tebessüm eksik olmasa da düşünce dünyamıza verdiği o mesaj bence son derece önemlidir.

Hayattan alınan zevk ona yüklenen manayla eşdeğerdir.

Artık bizim bizden olmayana tahammülümüzün kalmadığı bir çağın içerisinde var olmaya çalışıyoruz.

Bu çağa da “modern çağ(!)” denmesi ise ayrı bir ironidir.

Senin gibi düşünmeyen olmazsa senin düşüncelerinin ne anlamı kalır ki?
Tahammülsüzlük son dönemlerin en onulmaz hastalıklarından bence.

Tahammül edemezsek hiçbir sonuca varayamayız.

Onunla birlikte sabrı da yanımıza alıp, anlatılanları dinleyip bir şeylerin ayırdına varabiliriz.

Sadece kendi sesine hayran olan, diğer seslere sağırlaşır.

Dinleyelim ki kendi sesimizi de dinletebilelim.

Gökkubbenin o kendine has maviliğini düşünün.

Karabulutlarla beraber yağmur damlaları düşer toprağa.

Sonrasında güneşle beraber rengarenk bir kuşak dolanır baştan başa.

Yaklaşık yedi renkten oluşmaktadır.

Eğer yalnızca bir renkten oluşsaydı bu kadar değerli ve güzel olur muydu?

Hiçbiri bir diğerinin rengiyle uğraşmaz.

Birlikte var olurlar ve bizlere o eşsiz güzelliği sunarlar.

Yeryüzü de bizim kanatsız olarak uçtuğumuz göğümüz.

Hepinizin rengi, dili, düşünceleri farklı olsa da hayatı güzelleştiren ve bir gökkuşağı misali renklendiren de onlardır.

O yüzden nefretin rengi olan siyaha değil de mutluluğun binbir türlü rengine bürünmeliyiz.

O zaman çiçeklerin açtığı her dala nasıl bir güzellik kattığını, kuşların kanadındaki umudu, yağmur damlasındaki rahmeti ve içimizdeki merhameti fark edebiliriz…

Hayatı güzelleştirmek ve daha anlamlı kılmak için değişime her ne kadar kendimizden başlasak da asıl değişimi kendimize değil de başkalarına olan bakışaçımızı değiştirerek başlatabiliriz.

“Ben”den uzaklaşıp bizi “biz” yapana yönelmeliyiz.

Bir duvarın örüldüğü taşlar birbirinden tamamen farklıdır ancak biraraya gelince daha sağlam şekilde ayakta dururlar ve bir heybet ortaya koyarlar.

Her türlü zorluğa karşı dimdik dururlar.

İnsanlar da böyledir aslında.

Düşünceler, renkler, inançlar farklı olsa da bu farklılıklar nice güzellikler ortaya çıkaracaktır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol