Futbol, dünya üzerinde en çok ilgi çeken ve oynanan oyundur.

Asırlar önce ortaya çıkmış bir spor dalı olan futbol, her daim insanlar arasında ilgi görmüş ve her zaman zirvede kalmıştır hiçbir sınıf ayrımı gözetmeksizin.

Sokakta başlardı önce daha sonra yetenekli olanların da yüzüne şans güldü mü yeşil sahalara doğru yolculuğu başlarlardı.

Başlarda fakirler oynardı zenginler izlerdi fakat ekonomik bir pazar haline gelince roller değişti.

Fakirler tv karşısında, milyonları kazanan futbolcular ise ekrandaydılar. 

Buna rağmen ilgi her zaman artmaya devam etti.

Her ne kadar eski tadı vermese de her zaman ilgi odağı olmuştur futbol.

“Futbol, sadece futbol değildir.” diye bir söz vardır, deyimleşmiştir neredeyse.

İşte Maradona da bu sözün anlamını karşılayan futbolculardan biriydi.

O sadece bir futbolcu değildi...

Arjantin’in sokaklarından çıkıp dünyaya açılan  ve parlayan bir yıldızdı...

Onun oynadığı futbol ve oynadığı takımlarda bıraktığı etki futbolun neden sadece futbol olmadığını izah ediyordu...

Bu sporu yapmak isteyen ve bu spora aşık olan her çocuğun çamura bulanmış hayalleri vardı. 

Gözlerinde yaş, alınlarında terler olurdu.

Açı çekmeden ve mücadele etmeden bu hayalleri bulandıkları çamurdan paklanamazdı...

Onun da böylesine hayalleri varıd ve en büyük hayali ise “Dünya Kupası”nı kaldırmaktı.

Bunun için sürekli çalıştı.

Bu hayalini gerçekleştirmek için  formasında çamur, alnında ter, ayaklarında morluklar eksik olmazdı. 

Birçok literatürde futbol ve Maradona eş anlamlıydı...

86 Dünya Kupası Meksika’nın o kavurucu sıcağında düzenleniyordu.

Artık hayallerini gerçekleştirmek için bir fırsat bulmuştu.

Onun bu oyundaki en büyük yardımcısı da inandığı tanrısıydı.

İngiltere ile çeyrek final karşılaşmasında önce bütün takımı ipe dizerek bir slolom havasında o hafızalara kazılan ve dünya kupalarının en güzel golünü attı.

Ancak her şey bununla bitmemişti elbette.

Futbol var olduğu müddetçe hatırlanacak olan o golü atacaktı sonra.

Futbol tarihinde “tanrının eli” diye bilinecek olan o golü atınca hayaline bir adım daha yaklaşıyordu...

86 Dünya Kupası sonunda onun ellerinde havalanacaktı ve onu futbol tarihin sayfalarını adını kazıyacaktı hem de hiç silinmeyecek şekilde...

“Takımı kaybedince ağlamayan futbolcu, büyük futbolcu olamaz!” demişti bir Galatasaray efsanesi olan, dünya futboluna damga vurmuş ve yıllarca Karpatların Maradona’sı olarak adlandırılan Georghe Hagi...

Maradona da bu özelliği taşıyan futbolculardandı... 

1990 Dünya Kupası...

Yarı finalde ev sahibi İtalya ile karşılaşacaktı Maradona’lı Arjantin...

O dönem Napoli’de top koşturan Maradona o kadar çok seviliyordu ki Napolili taraftarlar yarı final maçında Maradona’yı destekleyeceklerdi... o kadar büyük bir futbolcuydu yani...

Ancak kupanın finalinde Almanlara kaybedince kupa töreninde şampıyon takımdan çok Maradona’nın gözyaşları hafızalara kazınacaktı...

Onu büyük futbolcu yapan özelliklerinden biri de kazanma hırsı ve kaybedince döktüğü gözyaşlarıydı.

Ondan sonra gelen futbolcuların çoğu onunla kıyaslanırdı ancak bu bir kıyaslamadan öteye girmezdi, hemen herkese ilham kaynağı olmuştu adeta...

Napoli sokakları onun posterleriyle, resimleriyle rengarenk bir haldedir.

Yaşınız kaç olursa olsun Napolili bir taraftarsanız mutlaka onun adını ve hikayesini bilirsiniz...

Birkaç gün önce bir ameliyat geçiren Maradona için bütün spor dünyası ona dua ediyordu kendi inancı çerçevesinde fakat verdiği mücadeleyi kaybetti ve dün gece alcağına son nefesini içine çekip bu dünyadan göç etti.

Kaybettiği maçlardan sonra ağlardı ancak bu defa kaybettiği maç için kendisi değil hayranları ağlıyordu!!!

Onu izleyen hemen herkesin kullandığı ortak bir cümle vardı:

“Bu gözlerin izlediği en inanılmaz futbolcuydu!”

Saha içinde, rakipleri dışında, herkes onun kazanmasını isterdi nerdeyse... 

Saha dışında her ne kadar hataları olsa da o futbolda bir ilah olarak bilinirdi...

Hatta bir yerde şöyle yazılmıştı ölümünden hemen sonra:

“Tanrı elini futboldan çekti!”

Ben onu ancak 94 Dünya Kupasında tanıyabildim, maalesef o turnuvadan da kısa sürede men ettikleri için sadece kısa süre izleyebilmiştim ancak onu izlemeden de onun futboluna hayran kalınırdı. Sokak aralarında oynayan her çocuğun yüreğinde onun sevgisi, dilinde ise onun adı vardı.

Herkes bir defa da olsa gol atınca “Maradona” diye sevinmiştir...

10 numaranın en çok anlam kazandığı ve değer gördüğü oyunculardan biriydi.

Arjantin tarihinin en büyüğü...

Napolililerin en sevileni...

Dünya futbolunun zirvesi...

Bu dünyadan gelip geçti bir şekilde, iyisiyle kötüsüyle... futbol var oldukça ismi hep anılacaktır ve futbol için atan her kalp bir defa da olsa onun için atacaktır...

onun ismini duyunca her yürek hızla çarpacaktır...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol