Güzel ülkemde hatta dünyada neler oluyor?

Neler olmuyor ki…

Deprem, salgın belası, bir yandan kuraklık, bir yandan sel baskınları, bir yandan fırtına, yangınlar, boğulmalar, cinayetler, kayıp olmalar, trafik kazaları….

Sabah televizyon haber kanallarını açınca üst üste olumsuz haberleri dinlemek “yeter artık bu kadar, mutlu olabileceğimiz bir-iki haber de olumlu olsa içimiz açılacak.” Diyoruz.

Son haberlere göre Türkiye'de son 14 günde 43 ilde çıkan 275 orman yangınından 272 si kontrol altına alınmış.

Tarım ve Orman Bakanımızın “Yangın şu anda uyuyor” sözleri dikkatimi çekmişti.

Bu ifadenin ancak orman yangınlarında kullanılabileceğini biliyorduk. Her an tekrar başlayabilir anlamını taşımasının nedeni şu.

Özellikle kızılçam ağaçlarının kökleri çok yanıcı olan yoğun çıra içerdiğinden yangın bölgelerinde halen toprağın altı için için yanmaktadır.

Her an doğa olaylarına karşın tekrar kıvılcım ile başlayabilir anlamını taşıyor.

10.08.2021 tarihinde öğle sonu da İstanbul Sarıyer ormanlık alanda yangın başladı.

Neyse ki çok büyümeden söndürüldü, ama 800 metrekare alan yandı. Her yangın içimizi yakmadı mı?

Ülkemizin ciğerleri yandı. İnsanlar evsiz barksız kaldı.

Doğada serbest dolaşan hayvanlar ve birçok insanın geçim kaynağı olan hayvanların telef olmaları, yangın bölgesini can korkusu ile bırakıp gitmek zorunda olanların arkalarına yaşlı gözler ile bakıp evlerini ve hayvanlarını aramaları unutulur mu?

Allah’ım bir daha yaşatmasın bu acı günleri.

Gelelim baş belası Covid yine gün geçtikçe hızla artmaya devam ediyor.

Elbette bu kadar sorumsuzca serbest dolanım olursa, eski normali yaşarsak, bitmeyen kalabalık düğün dernekler devam ettikçe, sarılmalar devam ettikçe, iç içe oturmalar devam ettikçe, amaçsız gezenler çoğaldıkça, kapalı alanlarda etkinlikler ve kalabalık yoğunluğu oldukça vaka sayıları elbette ki artacak, artıyor da...

Son 24 saatte 26 bin 597 kişinin testi pozitif çıktı, 124 kişi hayatını kaybetti.

Eylül ayında Milli Eğitime bağlı okulların eğitime başlaması, Ekim ayında üniversitelerin eğitime başlaması söz konusu, ama vakalar böyle arttıkça eğitim nasıl gerçekleşecek?

Oysa bu kadar vaka sayısı tırmanışta olmasaydı kayıtsız-şartsız eğitim kurumları açılırdı.

Milli Eğitim Bakanımız okulları açmada kararlı görünse de riskler göz ardı edilemez.

Endişem yine eğitimin yüz yüze olamayacağıdır…

Son iki gündür, trafik kazaları canımızı yakıyor.

Basından gördüğümüz kadarıyla yılbaşından bu yana 1242 vefat oldu.

09.08.2021 Tarihinde Balıkesir-Edremit istikametine doğru seyir halinde olan bir yolcu otobüsünün devrilmesi sonucu 15 kişi hayatını kaybetti, kazada 17 kişi yaralandı.

Bu rakam kazanın büyüklüğünü anlatmak için yeterli sanırım.

Ardından İstanbul-İzmir otoyolunda kaza yaşandı ve 6 kişi vefat etti, 42 kişi yaralandı.

10.08.2021 tarihinde de Ağrı’dan İzmir’e giden otobüs Ankara- Uşak arasında kaza yaptı ve ilk belirlemelere göre yolculardan 47 kişiden 33’ü yaralanmıştı.

Bilançonun bu kadar ağır olduğu kazalarda hata aranır.

Artık yolları hata nedeni olarak göstermek haksızlıktır.

Şehirlerarası karayollarımız trafiği oldukça rahatlattı ve konforlu yolculuk yapmayı sağladı.

Peki, şehirlerarası çalışan otobüslerde kazaya neden olanlar nedir denirse ilk akla gelen bazı faktörler şöyle:

Özellikle sürücülerden kaynaklı hatalar artmaya başladı.

Sürücülerin kaç saat araç kullandıkları, araç kullanma sınır süresini aşmaları, seferden gelen sürücünün dinlenip dinlenmediği oldukça önemli.

Otobüslerin bir kısmında dinlenecek olan sürücünün bir süngerden ibaret olan yatağı otobüs altındaki bagaj kısmında.

Asfaltın sesini iyice alan o bölmede nasıl uyuyabilir sürücü?

Havalandırma, ısı nasıl ayarlanır bilemem.

Kısmen dinlenmedir ancak sağlıklı uyku denemez, Orada 3-4 saat güya dinlenen sürücü direksiyon başına geçer ve dolayısıyla sürücü dinlenmemiş olur.

Ekonomik sıkıntılardan veya sefer sayısının çokluğundan dolayı dinlenemeden daha sık sefere çıkan sürücülerin tabii ki dikkatleri dağınık ve uyku halleri olacaktır.

Sürücülerin sağlık kontrolleri aralıklı yapılmalı.

Örneğin; gecenin bir saatinde mola verilen yerde sadece kuş sütünün eksik olduğu zengin döşenen masada tıka basa yemek yiyen sürücü, direksiyon başına geçince rehavet çökmez mi?

Kanda şeker değerleri oynamaz mı?

Bazı otobüslerin modelleri eski değil mi?

Bazı parçaların tamiri daha ucuz olduğu için parça değişimi değil, tamir yoluna gidilmesi kazaları artırabilir.

Son yıllardaki birçok kazanın nedeni sürücü hataları, yorgunluk, uykusuzluk, hız, kurallara uymama gibi.

Sürücülerin onlarca insanın kendisine emanet edildiği bilincini hafızasına yerleştirmesi gerekir.

Güvenli, kazasız belasız yolculuklar hepimize.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol