Hayat denilen gizli ve gizemli hazine bir şekilde zamanın eteklerine tutunarak akıp gidecek ve sonunda tükenecek.

O yüzden onu yaşamaktan geri durmanın bir anlamı yok.

Bazen bizleri nemli gözlerle gecenin bir köşesinde bırakacak, bazen kahkahalarımızı göğün maviliğinde yankılatıp diyar diyar dolaştıracak, bazen ketumluğa sırdaş edecek, bazen içimizde biriktirdiklerimizi kocaman bir çığlıkla dışarı çıkaracak, bazen kelimelerin tüm anlamlarını silip bir damla gözyaşıyla her şeyi anlatacak, bazen hüznün en ıssız yerinde yapayalnız bırakacak, bazen mutluluğun denizinde teknemizin küreklerini çektirecek, bazen gurbeti duyuracak gönlümüzde, bazen vuslatın tarifsizliğini serpecek ruhumuza…
Bir şekilde akıp gidecek farklı yerde ve zamanda…

Her ne olursa olsun güzeli de çirkini de yaşayacağız bu ömürde.

Hayatın kendisi kalıcı değil ki acısı olsun.

O yüzden durup olanlara ver yansın edeceğimize onlara rağmen umudumuzu koruyup yaşamaya devam etmeliyiz. 


Buraya kadarmış her şey dediğimiz anda umudumuz kulağımıza fısıldayıp yeni başlangıçların haberini verir.

Bir tırtılın son dediği yerde kelebek yeni başlangıçlara yelken açar. Bahara erişmenin yolu soğuk ve uzun kış gecelerinde saklıdır.

O beyazlığın altında bir buğday tanesi gibi zorlukların sularıyla beslenip daha güzel günlere erişeceğiz.

Bunu yaparken de umudumuzu sabırla dost edindirmemiz lazım çünkü umut, var olsa da sabır umudu hep taze tutar.

“Tüm iyi şeyler sabırdan sonra gelir.” demiş Mevlana!
Bunun yanında biz umudu da ekleyebiliriz. Sabırdan sonra varılan yolun sonunda umuda sarıp sarmalanmış hayallerimiz vardır. O zaman anlaşılır aslında sabrın meyvesinin neden tatlı olduğu.!!!
Bir vuslatın kapısında beklerken dualarımızda umudun sıcaklığı, eylemlerimizde sabrın kudreti olmalı.

İnsanlara bağşedilen “unutmak” gibi bir özellik birçok acıdan soyutlanıp hayata devam etmemizi sağlar.

Hayata devam ederken de içimizdeki umudun ışığı hiç sönmemeli.

Her şeyi unutsak da umudu hep hatırlamalıyız, hatırlamalıyız ki neden yaşadığımızı ve yaşamamız gerektiğini bilelim.

Yaşam geç kalınmayacak kadar değerlidir. Geçip giden hiçbir an’ın telafi yoktur.

Küçük adımlarla ya da koşarak ilerleriz ömür yolunda, sırtımızda boş bir heybeyle.

Son durağının neresi olduğunu bilmeden, son nefesimizi nasıl ve nerede vereceğimizi bilmeden gideriz hayatın ayak izlerini takip ederek.

Sona geldiğimizde heyebemizi açıp baktığımızda neler biriktirdiğimiz görebiliriz.

Bir hayır duası, kırık dökük cümleler, vuslatlar, vedalaşmalar, yitirişler, yerine ulaşamamış sözler, acılar, kederler, mutluluklar, dostluklar, aşklar, kırgınlıklar….

Bunlar gibi nicelerini biriktirip ilerleriz. Neleri dolduracağımızı bilmeden yaşarız ve nereye varacağımızı bilmeden…

işte tüm bu bilinmezliğe rağmen adımlarımıza güç veren, nefes alıp vermemizi sağlayan şey “umut”tur…

Önce yaradandan sonra da kendimizden umudu kesmemeliyiz. Bir cebinizde umutlarınız, bir cebinizde sabrınız olsun ki birinden birine tutunabilin vazgeçme noktasına geldiğinizde….

Kalbimizin her atışı umudun varlığının kanıtır.!!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol