Yağmur, insana nereden geldiğini ve insanın tekrar nereye döneceğini hatırlatır. O, yeryüzüne düşüp de toprakla kucaklaşınca kokuların en güzeli yayılır her yere. O güzelim “toprak kokusu”dur kişiye doğumdan ölüme kadar tüm yaşamı hatırlatan. Kimine hayata yeniden bakmayı ve kurumaya başlamış olan dallarına can suyu olmayı hatırlatırken kimine de hayatın sonuna geldiğini ve artık cennete yaklaştığını anımsatır. Farklı ve tezat duyguları barındırsa da her bir yağmur damlası, ne olursa olsun bu toprakların bereketidir.

Hiç denediniz mi yağmur altında sessizce yürümeyi?

Sadece onun doğayla temas ettiği ses duyulur. Bir yaprağa kavuşurken, bir taş parçasının sıcaklığına temas ederken, gökyüzüne aşina bir kuşun kanadından süzülürken, sevdaya tanıklık eden bir papatyanın son yaprağına ulaşırken, toprağa düşerken çıkardığı o kadifemsi sese kulak vermek en huzur verici sestir bu gürültülü dünyada.

Teninize değen yağmur damlasının oradan sızıp yüreğinize ulaştığını hissettiniz mi?

Çölleşen yüreğinizde bir çiçeğin kök saldığını hissedeceksiniz. Yeniden bir can suyuna kavuştuğunu ve sürgün veriğini göreceksiniz. Hiçbir sözün tercüman olmayacağı duyguların, güzelliklerin ve en önemlisi de huzurun oradan dolup taştığını fark edeceksiniz ama kimseye anlatamayacaksınız. Çünkü o an konuşan sadece yağmurun her bir damlasıdır. Sizin sessizliğinizi onun sesi yırtacaktır ancak bu yeniden bir doğuşun habercisidir.

Bob Dylan’ın şu cümlesi; 

“ Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır.”

Yani biri onunla kucaklaşıp ruhunun dinginliğe kavuşmasını sağlar, diğerleri ise onun üzerlerinde bıraktığı ıslaklığa sövüp durur. Ondan çıkırılacak olan mana herkeste farklılık gösterir.

İnsanoğlunun ortaya koyduğu hemen her kültürde yağmurun yeri vardır. Zaten yaşamın temel kaynaklarından olmasaydı kim çıkardı ki onun bu topraklara dönmesi için duaya? 

Hayatta başka hiçbir şey insana bu kadar huzur vermemiştir ve bir o kadar da korku. Toprakla buluşması sonrası ortalığı kaplayan o tarif edilemez kokudur ruhta dalgalanmalar yaşatan. Bazen başlangıcın habercisir bazen de bir sonun.

Yağmur sonrası ortaya çıkar ya güneş kararan ve içini boşaltan bulutların ardından. Tüm karanlığa inat olsa gerek renklerin en güzelleriyle bürünüverir gökyüzü. Bir uçtan diğer uca kadar uzanan ve yüzlerde tebessümün kaynağı olan gökkuşağı sarıverir göğü. Her çocuğun hayalidir ona kavuşmak, onun renklerinin üstünde yalın ayak yürümek. Bir kaydırak misali oradan kayarak yağmur misali evinin bahçesine düşmek.

“Ölmek için doğmuştur ya insan, o yüzdendir her yağmur sonrası toprak kokusunu sevmesi.” der Tolstoy.

Bir gün bu güzellikleri geride bırakıp döneceğiz geldiğimiz yere ve işte bunu bizlere hatırlatan ya da bu gerçeğe inananlara, hep yağmur olmuştur ve sonrasında içimize çektiğimiz o muhteşem toprak kokusu.

Sizler de bir yağmur tanesi olup sevdiklerinizin yüreğine düşün çünkü onun ılıklığına eren bir ten nasıl unutamıyorsa o duyguyu, değdiğiniz yürekler de sizleri unutmayacaktır can bedende var olduğu müddetçe.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol