Yıkmak, yapmaktan her zaman daha kolaydır bu hayatta.

Bir şeyi ortaya koymak öncelikle sabır ister ve ondan sonra da o sabra dost uzun bir zaman ister.

Eski çağlarda mermeri sabırla ve inançla yontarak ortaya konulurdu o ihtişamlı heykeller ve eserler.

Kolay kolay oluşmaz güzel şeyler.

Mutlaka kendisini oluşturandan azim ister, emek ister sabır ister.

Ancak yıkmaya gelirsek eğer, o ise çok da sabır ve zaman istemez.

Ufak bir darbeyle koca bir binayı birkaç dakikada yıkabiliriz. 

Ne demişti  şair Mehmet Akif:

“ Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen

İki kazma kürek iki de ırgat gerek

Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen

Bir Sinan bir de Süleyman gerek.”

Yıllara meydan okuyan o harika eserleri yıkmanın ne kadar kolay olduğunu fakat onları meydana getirmenin ise ne kadar zor ve imkansız olduğunu anlatıyor bu dörtlük bizlere.

Yaşadığımıza çağda ise bu yıkımın farklı bir yönü yapılır oldu insan ilişkilerinde.

Konuşurken kimse sözünü tartmaz oldu.

Ağzından çıkanın kendi kulağına ulaşmasına ve oradan süzgeçten geçmesine dahi gerek kalmadan karşısındakinin en hassas yeri olan yüreğine kadar ulaşan sözler var ve bu sözlerin kırıcı olması da işin üzücü kısmı. 

Karşındakini yıkmak için belki birkaç fiziksel temas yeter onu yere düşürmeye sırt üstü ya da yüz üstü.

Bu düşmelereden sonra hemen herkes ayağa kalkmıştır.

Kimi karşısındakine direnmeye çalışmıştır, kimi de alıp başını terk eylemiştir o mekanı.

Ancak  asıl zor olanın ne olduğunu açıklamıştır şu dizelerde Cahit Zarifoğlu;

“Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki Züleyha.

 Bir insanın bir cümleyle yıkıldığını gördüm.”

Düşünmeden belki de kimi zaman düşünerek ve bilerek kurduğumuz birkaç sözden ibaret olan ama kırıcı anlamlar taşıyan cümleler, insanı sırt üstü olmasa da yürek üstü düşürebilir.

Bu düşüşten sonra kırılan ve bin parça olan o yüreği toparlayan çok az insan vardır.

Toparlayanların ise yıkılan yüreklerini tekrar onarmak için kullandıkları merhemin harcında gözyaşı vardır.

 Bir sözün yarası, kılıç yarasından daha derindir.

Biri bedende iz bırakır, öbürü ise ruhta.

Bedendeki yaranın iyileşme ihtimali ruhta oluşan yaranın iyileşmesinden daha yüksektir.

Üslup da önemlidir aslında düşüncelerimizi veya duygularımızı ifade etmekte.

Üslup kimi zaman doğru sözün de celladı olur.

Bundan dolayı ağzımıdan çıkanları ölçüp tartmadan anlamlarını sözcüklere yüklemek bizleri yalnızlığa doğru sürükler. 

Artık insanın metalaştırıldığı bu dünyada kimin kırılıp kimin kırılmadığına dikkat etmek asli görevimiz olmalı.

Her maddi varlığın yeri elbet dolar bir şekilde ancak yıkıp geçtiğimiz bir kalbi onarmanın ne kadar zaman alabileceğini tahmin bile edemezsiniz.

O yüzden tamamen bize ait olan sözcüklerimize biraz olsun dikkat etmemiz insanlar arasındaki saygı ve sevgiyi de güçlendirecektir.

Uzun emekler vererek ortaya koyduğumuz dostlukları, arkadaşlıkları, kardeşlikleri yanlış üslup yıkıp yok etmesin...

Çünkü unutmayalım ki, 

“Kişi kendi değerini kendisi sağlar!”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol