Günceli yakalamaya çalışıyor, elimizden geldiği kadarı ile, güncel, sosyal ve siyasal gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyoruz.

İnsan hayatının vazgeçilmezi, din eksenli yazılarımız da zaman zaman oluyor.

Genellikle ihtiyatlı, eleştirel, tarafsız bir bakış açısı ile yazı tarzını benimsememiz, bazı riskleri de beraberinde getiriyor.

Bizim nesil risk almaktan hiç çekinmedi, risk ve beraberinde bize musallat olan stres artık bizden bir parça oldu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Çok güzel bir cümle, çok güzel bir bayram adı.
Ulusal Egemenlik.
Çocuk Bayramı.

Ulusun Egemenlik ve Çocuk Bayramı; özgür yaşamın teminatı, esaretten kurtuluş, her türlü baskıcı yönetimin son bulması, Ulusun muktedir olması.

Çocuklara armağan edilen gelecek ve onlara sunulan bir bayram, O muhteşem başlangıcın kutlanışı.

İnsan hayatında, Ülkenin hayatında öneme sahip kavramların, sözcüklerin slogan olarak kullanılması hep asabımı bozmuştur.

Hele hele siyasi amaçla kullanılmasını hiç içime sindiremedim.

Ulusal egemenlik kavramı içi boş bir kavram değildir.
Ulusun her konuda söz sahibi olmasını anlatır.
Ulusun kendin den başka bir gücü tanımamasının manifestosunu anlatır, ulusal egemenlik.

Temsili demokratik yönetim anlayışı, maalesef ulusun egemenliğini rafa kaldıran, temsilcilerin egemenliğine dönüşen bir yönetim anlayışına evrilmiştir.

Bu kaçınılmaz sonuç, bu gün hep birlikte yaşadığımız bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

İtirazlar gelse de, kabul etmesek de, zorumuza gitse de, realite budur.

Ulusu temsilen parlamentoda buluna vekiller, artık kendilerini bile temsil edecek durumda değildir.

Ulus adına karar alma ve uygulama erki artık kurumların, temsilcilerin, odaların, borsaların, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin elinden çıkmıştır.

Ülke başkanlık sistemine geçerek egemenliğini bir tek şahsın temsiline bırakmıştır.

Bu bir rejim değişikliğidir.
Bu bir egemenlik ihlalidir.

Bu geçiş evresinde, yapılan oylama öncesi şahsen ben elimden geldiği ölçü de muhalefet edip direniş gösterdim, vicdanım çok rahat.

Bu sistemin gelmesi için çaba sarf eden insanlar, bu gün bize hak verir duruma geldiler.Ama artık iş işten geçmiş, atı alan Üsküdar'a geçmiştir.

İçinde olduğumuz, yaşadığımız, ayakta kalmaya çalıştığımız bu yeni rejim, maalesef en keskin muhalifler tarafından dahi benimsenmiş durumda.

Bu sessiz ve içten pazarlıklı kabullenişin, zihni arka planında, tek başına muktedir olmak çok cazibeli, çok keyifli pragmatizmi yatmaktadır, Bu gün Erdoğan Yarın Ben Pragmatizmi.

Bu bir kırılmadır, bu bir savrulmadır.

Yazının başında ifade ettiğim gibi, biz kırılmamaya, savrulmamaya gayret ediyoruz.

Düşüncelerimizi açık yüreklilik ile yazmaya çalışıyoruz.

Yazarken tedirginlik hissetmiyoruz.
Niye tedirgin olalım ki, bu ülkede sığıntı değiliz, mülteci hiç değiliz, niye susalım, niye savrulalım.

Bu ruh hali ile bir 23 NİSAN yazısı yazmaya çalıştım.

Kutluyoruz, bedel ödeyerek kazandığımız Ulusal egemenliği.
Kutluyoruz Çocuklarımızı, paylaşıyoruz geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın sevincini.

Çok daha coşkulu, içi dolu, her alanda ulusun egemen olduğu bir yönetim hayali ile, bayram kutlama umudu ile, özlemi ile kutluyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol