Ak Partinin ilk günden bu güne kadarki her anını, her serüvenini, yaşadıklarını, yaşattıklarını bilirim, kolay değil 21 yıllık serüveni yakından izlemek, hafızada saklamak, objektif bir şekilde yazmak, yapılan eleştirileri göğüslemek, cevap vermek, düşman edinmek, hedef olmak velhasıl zor iştir Ak Partiyi anlatmak.

Çok şükür bu çizgimi her zaman muhafaza etmeyi başardım, bir şeyi burada itiraf edeyim, yaptığım eleştirilere Ak Partili hiçbir arkadaşın bana tepki gösterdiği görmedim, duymadım, bir sıkıntı yaşamadım, çünkü yapılması gerekeni yapıyordum, beni tanıyordu arkadaşlar.

Tepkiler genellikle bir türlü Ak Partili olamayan, Ak Partiye yemlenmeye gelen, Ak Partiyi deprem çadırı olarak gören, her dönem, her partide bulunma becerisi gösteren AKP li sineklerden geldi, bu sinekleri yakından tanıdığım için vızıltılarına aldırmadan yoluma devam ettim. Neyse, reklamı burada kesip, beni bir köşeye fırlatıp yazının amacına geçelim.

Abdullatif Şener Vakasını anlatayım. Birkaç gündür Abdullatif Şener muhalif medya tarafından linç ediliyor, ilgi ile izliyoruz, nedir efendim, CHP ve Onun başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermemiş, niye CHP den ayrılmış falan filan, bilinen medya zırvaları.

Abdullatif beyi Refah Partisi döneminden beri tanırım, Ak Partinin kuruluşunda birlikte idik, Parti kurulmadan önce yapılan Abant toplantısına birlikte katılmıştık. Benim gibi parti kurucusudur, uzunca bir dönem parti genel merkez teşkilat başkanlığını yaptı, zeki, duygusal biridir.

Elazığ Ak Parti il Teşkilatının kuruluş aşamasında bizzat bana telefon ederek bilinen bir isme il başkanlığı teklifini kendi adına götürmemi rica etti.

 Bu arkadaş teklifi, ben şu andaki partime ve genel başkanıma ihanet edemem diye reddetti, arkadaş sağlamcı biridir, ihanet ve terk etme lafı, sadece usulen söylenmiş bir laf idi.

Aslında Ak Partinin geleceğinden endişeli olduğu her halinden belli oluyordu, bu sağlamcı arkadaş Ak Partinin en iyi döneminde Ak Partiden milletvekili olma uyanıklığını gösterdi.    

Abdullatif bey, Ak Parti ile ilişkisini kestiğinde çok farklı eleştirilerin hedefi oldu, ayrılma nedeni Galataport ihalesi karşıtlığı olarak gösterildi. Buradan bir bilinmeyeni açıklama zorunluluğu ortaya çıktı, Galataport ihalesi işinde bir tartışmanın yaşandığını biliyorum fakat esas sorun bu değildi.

Esas mesele bizi, Elazığ’ı da yakından ilgilendiren Elazığ Ferrokrom satış ihalesi idi, özelleştirmenin başında bulunan Abdullatif bey, bu altın yumurtlayan fabrikanın bir şirkete verilmesi konusunda ısrarcı oldu, iş zora girince partiden istifa etti, nasıl bir pazarlık yaptı, niye reddedildi bunlar bir başka yazının konusu şimdilik kalsın.

Yirmi bir yıllık hafızayı bir köşe yazısına sığdıracak kadar becerikli biri değilim.

Çok farklı anlatımlar vardır ama meselenin esası Ferrokrom satışıdır.

İstifa bir haktır, eleştiri de bir haktır, Abdullatif bey bu iki hakkını da sonuna kadar kullandı, muhaliflerin ilgisini çekiyordu, farklı partilerden teklif almaya başladı, bir ara Cumhurbaşkanlığı için bile düşünüldü, parti kurdu, kurduğu partinin ömrü uzun olmadı.

Burada bir hakkı daha teslim edelim, Abdullatif beyin sınırları zorlayan bu muhalif duruşuna Ak Parti den, Parti yetkililerinden herhangi bir karşı atak gelmedi, eleştiri haktır, yapan yapar tavrı Ak Partiye egemen oldu, bunu da takdir etmek gerekir.

Medyatik, ağzı laf yapan siyasileri avlamakta çok yetenekli olan CHP bu arkadaşı saflarına kattı, milletvekili yaptı, muhalif medyanın göz bebeği oldu, CHP sağda, solda bakın ben bu meşhur şeriatçıyı bile ayarttım içime aldım diye piyasada caka satmaya başladı.

Bu gayrı meşru, bir gecelik aşkların, Aşkı Memnu isterilerinin sonu hep kavgayla bitmiştir, nitekim CHP-Abdullatif Şener aşkı da kavga ile bitmiş oldu.

Abdullatif Şener ile başladık, laf ister istemez dönüp dolaştı CHP ye geldi, ne hikmetse hep öyle oluyor, böyle olması pek hayra alamet değil, ciddi sorunlar insan kafasını hep meşgul eder, kafandan atamazsın bir türlü.

Ben de kafamdan silemiyorum Ülkenin bu CHP sorunsalını. CHP parti midir, örgüt müdür, muhalefet midir, iktidarın bagajda saklı yedek lastiği midir, sağcı mıdır, solcu mudur, şeriatçı mıdır, Atatürkçü müdür, Seyit Rıza’cı mıdır bir türlü kafam da netleşmiyor, CHP her şeydir diyerek işin içinden sıyrılabilirim ama nefsime ağır gidiyor böyle yuvarlak laflar.

Peşinen, kestirmeden, eveleyip gevelemeden gördüğüm CHP yi kısa bir, iki cümle ile ifade edeyim.

CHP çaresiz, zavallı, ne yaptığını bilmeyen, rotası belli olmayan, fırtınalı bir denizde savrulup giden, kaptanı ve mürettebatı beceriksiz, uzaktan kumandalı bir partidir.

CHP ye kumanda eden, kumandayı elinde tutan bir yığın kuklacı vardır, şartlara ve zamana göre bu kuklacılar tarafından oynatılan bir partidir CHP.

Sana ne CHP den, niye bu kadar üstüne gidiyorsun denilebilir, evet CHP den bana ne.

 Hiç bağım olmadı, seksen öncesi sosyalist devrimci çizgide biri idim, ne biz onlara ne de onlar bize iyi nazarlarla bakardı, onlar bize anarşist, biz onlara sosyal faşist derdik, yanlış anlaşılmasın geçti gitti o günler kan davası gütmüyorum.  

Muhalefetsiz sistemleri diktatörlük olarak görenlerdenim.

Muhalefetsiz yönetimlerin azdıkça azacaklarına, halktan kopacaklarına, adaletten sapacağına inananlardanım.

CHP nin Ülkeye verdiği zarar burada başlıyor.

CHP, denetimden uzak iktidarların işini kolaylaştıran bir partidir.

CHP, emek-özgürlük mücadelesinin önünü kesen partidir.

CHP, aslında burjuva demokrasisi olan bu sistemi, halka demokrasi diye yutturan partidir.

CHP, Oligarşik sistemin devamını meşru hale getiren, sistem içinde rol edinmiş, sistem destekçisi bir partidir.

CHP, halkçı maske ile, halktan uzak siyaseti kendine yol ve misyon edinmiş bir partidir.

CHP bu Ülkenin temel sorunudur derken, CHP nin bu yüzünü, bu misyonunu görerek söylüyorum, yoksa CHP den bize ne diyerek CHP yi rahatlıkla çöpe atabiliriz.

Unutmadan CHP lilere bir müjde vereyim, birkaç gün sonra Abdullatif Şener’i linç ederek tatmin olmaktan bıkabilirsiniz, merak etmeyin daha çok Abdullatif Şener var sizin için yedekte bekleyen, O meşhur yedili masanızın liderleri, milletvekilleri sırada bekliyor, Akşener’i, Karamollaoğlu’nu, Babacan’ı, Davutoğlu’nu linç etme, tatmin olma günleriniz yakındır.

Maşallah kendini tatmin etme aparatı bulmakta çok beceriklisiniz.

Tebrikler konforist yankı odası siyasetçileri, tebrikler.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol