Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde
elinde selpak, ayağında terlik
burnunda sümük, dudağında bir uçuk
gözünde kapkara bulut
üstünde eski püskü bir tişörtle
duruyordu sessiz bir şekilde
çalınmıştı çocukluğu besbelli
parklarda oynayan çocukların sevinci yoktu
alınmıştı içindeki çocukluk hissi
sebepsiz mutlu olmayı yitirmişti
hiç gülmemiş, hiç sevmemiş ve sevilmemiş
özlenmemiş, okşanmamış gibi duruyordu
horozlu şeker tatmamış, bilyeleri olmamış
bisikleti rüyasında bile görmemiş gibiydi
bir çocuk vardı
büyük mü büyük alışveriş merkezinin önünde
büyük mü büyük insanlar geçiyordu yanında
büyük mü büyük arabaları vardı onların
bu dünyanın plastik çiçeklerine benziyorlardı
insanlık kokmuyorlardı
insanlık renginden uzaktılar
çocuğu da bakışlarıyla bir kalemde
uzağa attılar
“abi allah rızası için bir selpak!” diyecek takati yoktu
sadece “selpak” diyordu o da susuzluktan çatlamış dudakları ve açlıktan karnı beline yapışmış çelimsiz ve güçsüz haliyle
kuşlar uçuyordu, dünya dönüyordu
birileri tıksırıncaya kadar yiyordu
birileri çöpe ekmek atıyordu
birileri insanlığı hiçe sayıyordu
birilerinin sürekli zenginleştiği dünyada
birileri de aynı hızla fakirleşiyordu
başka bir çocuk geldi anne ve babasıyla
üstü başı düzgündü, potinleri parlaktı
bir elinde oyuncak arabası
diğer elinde henüz açmadığı bisküvisi vardı
görünce selpak satan çocuğu
yanında aldı soluğu
anne babanın sökmedi soluduğu
uzattı elindeki arabayı ve bisküviyi
uzattı kalbindeki insanlığı
yekdiğeri mahcup gözlerini kaldırdı yerden muhattabına doğru
elindeki selpakı uzattı o da diğerine
dudağında alışık olmadığımız bir gülümseme ve gözlerinde
daha önce şahit olmadığımız bir mutlulukla
dünyayı çocuklar kurtaracak
çocuklar düzeltecek
çocuklar yaşatacak
eğer yaşayacaklarsa uzunca
şefkati, vicdanı ve merhameti görmek istiyorsanız
bir çocuğun gözlerine bakın
insanlığı merak ediyorsanız
bir çocuğun yüreğine bakın



