BİRAZ EMPATİ LÜTFEN!

MHP Milletvekili Sayın Semih Işıkver ve CHP Milletvekili Sayın Gürsel Erol’u ayrı tutuyor ve AK Parti İl Başkanı başta olmak üzere Milletvekilleri Sayın; Prof.Dr. Erol Keleş, Sayın; Ejder Açıkkapı ve Sayın; Mahmut Rıdvan Nazırlı…

Biraz empati yapmaya ne dersiniz…

Her biriniz kendinizi ayrı ayrı Fethi Sekin Şehir Hastanesi Başhekimliğine teklif edilen Sayın Doç. Dr. Kadir Yıldırım yerine koyunuz.

Özellikle siz; Sayın Keleş Hocam; zira Fethi Sekin Şehir Hastanesinde ciddi emekleriniz ve hizmetleriniz var.

Dolayısıyla o kurumun yapısını siz diğer mevkidaşlarınızdan daha iyi bilirsiniz.

Gecenizi, gündüzünüzü birbirine kattınız, yeri geldi gecenin bir saatinde baskın ziyaretler gerçekleştirip personele gözüm üzerinizde mesajı verdiniz, yeri geldiğinde hemşire odalarında uyuyakalan hemşirelerin uykularını kaçırdınız.

Her bir refleksiniz halis niyetli ve kurumsal anlayış gereğiydi ama dışarıya yansıması farklı dedikodulara neden oluyordu.

Kimilerine göre; kedinin bacağını ilk gece birbirinden ayırarak etrafa korku salmaktı, kimilerine göre bakın ben ne kadar ilgiliyim mesajı vermekti, kimilerine göre de havanda su dövmekti…

Hele hemşirelerin oda kapısını tıklamanız bile “Erol Keleş, gece hemşirelerin odasını tekmeledi” şeklinde bizlere kadar gelmişti.

Dolayısıyla bizim düşüncemizi sormanıza gerek var mı bilmiyorum ama yine de söyleyeyim; her platformda emeklerinizi alkışladık, hizmetlerinizi takdir ettik.

Bu dedikodu meselelerinden yola çıkarak siz ve yol arkadaşlarınızı empati kurmaya davet ediyoruz.

Hatırlayın; seçimleri kazanıp tebrik ziyaretlerinizi bitirdikten sonra sizden boşalan Başhekimlik makamına bir atama yapmak istediniz.

En az sizin kadar değerli bir bilim adamı olan hemşehrimiz Sayın Prof. Dr. Siyami Aydın’a teklif götürdünüz.

Sayın Aydın sorumluluktan kaçmadı ve kendilerine tevdi edilen görevi kabul etti.

Ancak çalışma arkadaşlarını kendisinin belirlemesine izin verilmediği için Sayın Aydın omurgalı bir tavırla birçok insanın reddetmeyeceği bir makamı sessiz sedasız ve vakur bir şekilde geri iade edip eski görevine döndü.

Ardından yine herkesin adından övgü ve takdirle bahsettiği bir başka akademisyenin Başhekim olarak atandığı kamuoyuna duyuruldu: Doç. Dr. Kadir Yıldırım.

Sayın Yıldırım ismine kimse müteriz olmadı. Tanıyan herkes kendilerinden övgüyle bahsetti.

Kiminle konuştuysak Sayın Erol Keleş isminden sonra sancağı ileriye taşıyacak isabetli bir isim denildi.

İnovatif yönetim anlayışı, olaylara bakış açısı, enerjik yapısı ve branşı ile birlikte şehir hastaneleri gibi alışık olmadığımız bir hastane modelini gelişen teknolojiye entegre etme düşüncesinin yanı sıra görev bilinci ve de yapay zeka üzerine çalışmaları…

Bütün bu hasletlerin ve sahip olduğu değerlerin yanında da bir o kadar alçak gönüllü ve mütevazı kişiliği…

Sayın Yıldırım’ın adının Başhekim olarak anılmasının üzerinden yaklaşık üç ay geçmesine rağmen yazısı bakanlık tarafından onaylanmamış, hastanede otorite boşluğundan kaynaklı muhtelif sorun ve sıkıntılar başlamış, her sorun ve sıkıntı yeni bir dedikoduyu beraberinde getirmişti.

Hatırlarsınız işte bu dedikoduların gırla devam ettiği bu günlerde zat-i alilerinizden önce Sayın Açıkkapı’yı aradım; Açıkkapı gayet samimi bir şekilde Sayın Yıldırım isminin Sağlık İl Müdürü tarafından kendilerine önerildiğini Milletvekilleri olarak da sizlerin bu ismi onayladıklarınızı söyledi.

Hatta bir tık ilerisinde; Sayın Yıldırım’ı daha önceden tanımadığını, birkaç kez telefonla görüşmüş olduklarını o gün ise yüz yüze görüştüklerini aktararak her yönüyle çok iyi bir isim olduğunu aktarmıştı.

Ardından sizi aramıştım siz de Sayın Açıkkapı’yı teyit ederek bir sıkıntının olmadığını ekleyince size yapılan dedikodularda sizin engel olduğunuzu, bu durumun da sizi yıprattığını hatırlatmıştım siz de aynen şunları söylemiştiniz: “İyi ki bunları söylediniz. Hemen bugün Genel Müdürü arayıp bu konularla yıprandığımızı söyleyecek ve yazının bir an önce imzadan çıkmasını sağlayacağım.” Demiştiniz.

Aradan bir müddet daha geçivermiş ve herhangi bir gelişme kaydedilmeyince iki ayrı köşe yazısıyla yeniden dikkatinizi çekmiştik.

Bugün bir gelişme oluverdi ve Sayın Doç Dr. Kadir Yıldırım kendi sosyal durumunda kendisine yapılan Başhekimlik teklifinin aynı irade tarafından geri çekildiğini ve bunda da bir hayır olduğunu belirtti.

Zaten sabahında da yeni bir Başhekimin atandığını haberleştirdik.

Şimdi gelelim; empati konusuna…

Kendinizi siyasetin içerisinde bir Milletvekili olarak değil de Sayın Kadir Yıldırım gibi Fethi Sekin Şehir Hastanesinde başarılı bir hekim olarak düşünün.

Ve öyle bir hekim olarak düşünün ki; siz olmadığınız zaman sizin branşınızla alakalı taş kırma cihazlarını sizin dışınızda kimsenin kullanamayacağı kadar öneme haiz bir hekim olduğunuzu da unutmayarak.

İşinize sevdalı, hastalarıyla ilgilenmeyi, onları şifaya kavuşturmayı şiar edinmiş Hipokrat yemininden önce hakkaniyete ve insani kriterlere yeminli bir hekim olarak düşünün.

Birilerinin gelip bu yoğunlukta bir de size büyük bir hastanenin başhekimliğini tevdi ettiğini, sizin de verilen görevden kaçmayarak kabul ettiğinizi düşünün.

Hem de birçok riske ve birçok dezavantajlı durumları yaşayıp bunlardan olumsuz yönde etkileneceğinizi bile bile.

Bu kabulün ardından her şeyin muallakta kaldığını imzanın aylarca bakanlıkta beklediğini, bir taraftan imzanın neden geciktiğini düşünüp kafa yorarken, diğer taraftan da hastalarınızı ihmal etmeyip eskisinden daha çok işinize ve hastalarınıza yoğunlaştığınızı düşünün.

Düşünmezsiniz ama bir de şunları düşünerek empati kurun lütfen.

Her sabah hastaneye gittiğinizde insanların; “Hocam yazınız bugün çıkar mı?”, “Hocam bu iş neden bu kadar uzadı?”, “Hocam siyasiler sizi oyalamıyorlar değil mi?” sorularına muhatap olduğunuzu düşünün.

Ya da; akşam eve gittiğinizde ev ahalisinin sözlü olarak söylemese de bakışlarından bir şeyler sormak isteyip de alacakları cevaptan üzülebileceklerini düşündükleri için bir şeyler sormayıp hiçbir şey olmamış gibi sizi mutlu etmek adına bir şeyler yaptıklarını gördüğünüzü düşünün.

Her şey bir tarafa, insanların kendi aralarında konuşurken işgüzarlık yapıp kendilerince yorumlar yaptıklarını birçok hadsiz ve densizin acaba diye başladıkları cümlelerini; “Sicilde bir sıkıntı mı var?” diye bitirdiklerini duyduğunuzu düşünün.

Yani aslında empati kuracağınız o kadar çok durum var ki…

Vicdanlı olduğunuzu düşünerekten daha çok empatik şeyler sıralayıp da vicdanlarınızı kanatmak istemiyorum.

Ama lütfen, hepiniz birden ayrı ayrı kendinizi herkesin takdir ve övgüsüne mazhar olmuş, ipek gibi bir insanın yerine koyarak düşünün.

Başınızı ellerinizin arasına alıp kafanızı çatlatırcasına düşünün.

Biz bu insana neden bunu yaptık, neden bu kadar oyaladık, neden hiç aklında yokken böyle bir işin içerisine soktuk ve neden yarı yolda bıraktık bu adamı diyerek düşünün.

Her şey bir tarafa bu insana ve bu insana yapılanlardan dolayı üzülen, elem duyan insanlara karşı bir özür borcunuzun olup olmadığını düşünün.

Evet, topu bir başkasının üzerine atsanız da, biz destekliyorduk ama bizim irademizin dışında gerçekleşti deseniz de kimseyi inandıramazsınız.

Onun için bir mevkidaşınızın yaptığı gibi siz de erdemli davranın ve en azından bir özür de siz dileyin Sayın Yıldırım’dan.

Zaten kamunun vicdanında yargılanacak, zaten bundan sonra bu tür konularda söylediklerinizle bizler de dahil kimseleri inandıramayacaksınız.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol