Uhut Savaşı, Çanakkale Zaferi…

 Tarih; Uhut’u savaş, Çanakkale’yi de zafer; hatta Kalem gibi Çanakkale’yi destan olarak tanımlayanlar da var.

Bir kere her ikisi de düşmana, hainlere, işbirlikçilere karşı yapılmış bir mücadeledir.

Uhut Savaşı sadece düşmana karşı yapılmamış; savaşa katılanlar aynı zamanda kendisiyle, nefsi ile de savaşmıştır. Sonuçta nefsin etkisi savaşı kazanamamakta; kaybetmekte etkili olmuş.

Öyle de Uhut ve Çanakkale dünde kaldı; bugünle ne alakası var ki denilebilir!

Tarih kayıttır, tarihin önemi sadece o günle izah edilemez. Tarihin üç yüzü vardır. Bir yüzü o gün yaşanılanlara; diğer iki yüzünden birisi geçmişe, diğeri de geleceğe bakar. Tarih aynı zamanda hakikattir, yaşanmışlıktır, ibrettir, derstir, tekerrürdür, ecdat ile insanın kendisidir.

Tarihi sıralamaya göre önce kısaca Uhut Savaşını bir hatırlayalım.

Müşriklerin Bedir Savaşının rövanşını almak istemesi, İslamiyet’in önünü kesme adına hareket etmeleri, Hz. Muhammed sav ve Müslümanlara gözdağı verme düşünceleri, Müslümanların sayılarını engellemek için yapılan bir savaştır.

Müslümanların Peygamberi ve Komutanı Hz. Muhammed sav ordusuna Uhut Savaşı için talimatlar ve taktikler vermiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed sav Kendilerinden emir gelmeden özellikle Okçular- Ayneyn Tepesinin boş bırakılmamasını, düşman dağılsa bile ordunun yerini terk ederek ganimet toplamamasını emretmiştir. Maalesef Peygamberimizin emirleri dinlenmemiş; emir olmadan askerler yerlerini terk etmiş, kimi savaşırken kimi de ganimet toplamaya başlamıştır.  Mekkeli müşriklerin kindar ve öç almak adına yapılan Uhut Savaşı bu ve bu gibi nedenlerden dolayı Müslümanların mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır.  

Savaşta Şehitlerin Efendisi, Peygamberimizin Amcası Hz. Hamza Müşrik Hint’in Kölesi Vahşi tarafından şehit edildikten sonra Hint, Hz. Hamza’nın ciğerini yemiştir. Müslümanlar, Uhut’ta yetmiş şehit vermiştir. Bu şehitlerden atmış dokuzu işkence ile şehit edilmiştir.

Ümmü Umâre, Uhut Savaşındaki harbi ile Resulullah sav dua ve takdirlerine mazhar olmuştur.

Hz. Fâtıma, Âişe, Ümmü Eymen, Ümmü Süleym ve Ümmü Umâre’nin de aralarında bulunduğu on veya on dört kadın sahâbî savaş alanına yiyecek ve su getirmiş; yaralıların tedavisiyle de ilgilenmiştir. Hz. Fâtıma babasının yüzündeki kanları temizleyerek kanamayı durdurmuştur.

Uhut Savaşı’nın en hazin tarafı da Peygamberimiz sav dişlerinin kırılması, yüzünün darbe alarak kanatılması ve yaralanmasıdır.

Müslümanların savaşı kaybetmesinin en büyük gerekçesi askerlerin yerini terk etmesi ve ganimet toplaması olarak gösterilmektedir. Savaş sonrası da savaşta kimlerin yerlerini terk ettiği ve ganimet topladığı da söz konusu olmadığından siyer ve tarih kaynaklarında da hiçbir isim belirtilmemiştir. Yani şu kişi-ler savaş yerin terk etmiş, ya da ganimet toplamıştır diye isim verilmemiş, kimse şikâyet edilmemiştir.

Uhut Savaşı, Müslümanların kafirlere karşı kaybettiği ilk büyük savaş olup (Hicretin Üçüncü yılında MS 23 Mart 625) mağlubiyet ile Müslümanlar, Hendek Savaşı ile savunmaya geçmek zorunda kalmışlardır. Uhut Savaşında kafirlerin asker sayısı ve teçhizatı itibarı ile Müslümanlardan daha fazla sayıya sahip olduğu tarihi kayıtlarda yer almaktadır.

Uhut Savaşı birçok yönü ile değerlendirilen, savaş yönü ile birlikte maddi ve manevi yönü ile; nefis- kişi yönü ile yarınlarda da konuşulacak bir savaştır.

Peki diğeri ve savaşın nasıl okunduğu, okunması gerektiğini her gelen gün yakındır diyerek yönümüzü Çanakkale Harbine, savaşına, Zaferine, Destanına… çevirmek temennisiyle…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol