Zaman zaman gençlerle, çocuklarla onları anlamak, gönül dünyalarındaki değişim sürecini, bu süreçteki etkilenme değişkenlerini anlamak amaçlı sohbet ediyorum.

Yine böyle bir sohbet sürecinde, Ramazan’ın manevi atmosferinde, Rahman suresi ile ilgili konuşmaya başladık.

Bu sohbet sürecinde Rahman Suresi mealini okuyarak sohbeti devam ettirdik.

Bu sohbette; (Rahmân), Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimlerinden olup, “Nihâyetsiz rahmet ve merhamet sahibi” yönüne işaret edip, O’nun ayırım yapmaksızın tüm yaratıklarına sınırsız rahmet edici olduğunu yönüne dikkat çekmiştim.

Surede, Rahmân ismi zikredildikten sonra hemen peşinden “Kur’an’ı öğretti” hususunda, Kur’an’ın en büyük rahmet tecellisi olduğuna, İnsanın da bu gaye ile yaratılışına, yaratılışın imtihan amacındaki kurtuluşun ana ekseninin de Kur’an’ı öğrenmek ve onun talimatlarına uygun yaşamakta oluşuna dikkat çekerken, bu süreçteki temel değerin, yaratılan insana verilen hususiyetlerde gizli olduğuna, diğer yaratıklar arasında insana düşünme, anlama ve anladığını anlatma özelliklerini vurgulamıştım.

Surede, “İnsanı yarattı.”, “Ona anlayıp açıkça anlatmayı öğretti.”

Derken, yaşadığı dünyayı tanıma, anlama yönüne de dikkat çekildiğini, “Göğe gelince, Allah onu yükseltti”, “kâinattaki mükemmel ahengi sağlayan ölçü ve dengeyi koydu.” ayetlerine, “Ta ki siz de bundan ders ve örnek alıp ölçüyü aşmayasınız!”, “Öyleyse tarttıklarınızı adâletle dosdoğru tartın ve hiçbir zaman ölçüyü eksik tutmayın!” ayetlerinde de yaşamdaki dengeye işaret edilerek uyarılar yapıldığına, “Yeryüzüne gelince, Allah onu tüm canlılar için yayıp döşedi.”, “Orada çeşit çeşit meyveler, ürünler ve salkımlarla yüklü hurma ağaçları vardır.”, “Sapları ve yaprakları hayvanlara yiyecek olarak kullanılan taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.” ayetlerinin devamında, “Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?” ayetine dikkat çekmiş, toplam 78. Ayet olan Rahman suresinde, 31 defa “Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?” ayetinin tekrarı ile ilgili ne düşünürsünüz diye soru yöneltmiştim… Biz yetişkinlerin, aldığımız eğitim sürecinde özgün düşünme esnekliğimizin ne derece yıpratıldığını, ilkokul öğrencisinin verdiği “ANLAMIYORLAR DEĞİL Mİ?” sorusu ile fark etmiştim. Gerçekte, okullarımızda verdiğimiz eğitim sürecinde çocuklarımızın kendilerine bahşedilen anlama-düşünme-irdeleme-yorumlama gibi özellik ve yeterliklerini kaybetmelerine neden olduğunu düşündürdü… Sahi neden anlamıyoruz? Sorusunu hiç düşündük mü? Bu sorunun cevabının; Bakara/41. Ayette “Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin.” Yer alan uyarıda gizli olduğunu… Peygamberin Kur’ân’ı vahiy meleği Cebrail’e son okuyuşunda hazır bulunan, vahiy kâtibi ve hafız olan Zeyd ibn Sabit’e verdi. Zeyd, titiz bir çalışma ile Kur’ân’ı mushaf haline getirdi ve halifeye teslim etti. (1) Mushaftaki sıralamada yüz ondördüncü ve son, iniş sırasına göre yirmi birinci sûredir. Felak sûresinden sonra, İhlâs sûresinden önce Mekke’de inen “Nas Suresi”. Nas suresi mealinde; “De ki: “Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım!” denmesi, insanların uyarılmasındaki temel sebep ve insanın yaratılışındaki hususiyete de dikkat çektiğini düşündürüyor… “… az bir değer karşılığında değişen”, az bir dünyalık karşılığında, kıblesi cebinde yaşayan bireye dönüştüğümüzü/dönüştürdüklerimizi düşünüyorum da; nefsin tatmini ekseninde yaşamaya alışan/alıştırılan değişmeye (az bir değer karşılığında değişen) hazır insanın yarına dönük uyarıldığını da unutma riskimiz her an devam ediyor.

Bizim nefsani risklerimiz dışında, mesuliyetimiz dahilinde olan bireylerin de yetişmeleri sürecinde; onları anlık heva ve heveslerinin, hormonlarının tatmini ekseninde yetiştirmeye devam ettiğimiz takdirde, yarına dönük kazanacağı bu hususiyetleri ile, gözümüzden kıskandığımız yavrularımızı nasıl bir geleceğe attığımızın farkında mıyız?

Son günlerin izleyici kitlesi her geçen gün artan, ailece izlendiğini düşündüğüm “Gönül Dağı” dizisini düşünüyorum.

Geniş bir yelpazede yakın çevremizde de görebileceğimiz karakterleri ile dikkat çeken dizide, son bölümlerinde dikkat çeken karakter “Kellerin Rıfat”.

Gönül dağında Gedelli Kahvesi'nin sahibi olan Kellerin Rıfat ama bir kıza gönül verir. Karşı çıkışlara rağmen, gönlünün akarında yüksek özveri ile yaşayan “Kellerin Rıfat”, nişanlanır.

Görme engelli olan nişanlısı Meryem’in gözünü açtırmak için her tür fedakârlığı (dükkanını dahi elden çıkarır/feda eder) yaşar… Görme engelli olan nişanlısı Meryem’in gözünü açtırdıktan sonra Meryem tarafından terk edilince, insana dair ezberleri bozan repliği ile gönül dağına çıkar. Gönül dünyasında yaşadığı dalgalanmalar ile anlayamadığı bu değişimi sorgular…

Bu sorgulamasında; sürekli tekrar ettiği, “İnsan insan derler dayı, insan nedir bildin mi sen?” cümlesi ile sadece gönüllere dokunmadı “Kellerin Rıfat”…

Bu repliği ile gönüllerde derin izler bırakırken, zihinleri derinden sarstı, insanın kalbi yüreği gönlü oldu bir anda…

Diziyi izlerken, aynı soruyu, “İnsan insan derler dayı, insan nedir bildin mi sen?” cevabını aramak hassasiyetinde sorduk mu acaba nefsimize?

İnsan olmanın erdemlerini, kaybettiğimiz değerlerimizi, çocuklarımızı yetiştirme sürecinde; nefsinin tatminine odaklanmamız, hayata hazırlamadan, cam fanusta yetiştirmeye devam ettiğimiz çocuklarımızın, çıkarları ekseninde “Kıblesi Cebinde” yaşayan bir garabete dönüşmesinin sonuçları ürkütmüyor mu sizi de…

endişe duymayacağımız, hayata hazırladığımız bir nesil yetiştirme gayretinde bulunmamız dualarımızla, esen kalın diyorum.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol