Öne Çıkanlar TORAMAN HALK GÜNÜNDE VATANDAŞLARI DİNLEDİ DOĞALGAZ YARDIMI MART AYINDA BAŞLAYACAK BELEDİYE MECLİSİ NİSAN AYI TOPLANTILARI DEVAM EDİYOR istihdamdır… Sıcaklıklar Yükseliyor

Bu haber kez okundu.

BU ŞEHİR AĞLAMA DUVARI DEĞİL

Başkan Nafiz Koca, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde ekonomi sivil toplum örgütlerinin katılımıyla düzenlenen istişare toplantısında konuştu.

Toplantıya katılan sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin serzenişlerini yorumlayan Başkan Koca, "Değerli başkanlarım Elazığ'ın problemlerini ve yetkililerin vermiş olduğu taahhütlerde bulunmadıklarını ifade etti. Bu 'yetkililer' dediğimiz siyasilerdir, politikacılardır. Politikanın da bu şehirde ne anlama geldiğini hepimiz bildiğimiz için bizim onlara güvenmekle bir yanılgı yaşadığımızı belirtmek istiyorum. Ama 5 milletvekilini bir ortamda bir araya getirip de 'kardeşim bu şehrin sorunları budur. Vekilimiz olarak alacaksınız bu dosyayı, gerekirse Cumhurbaşkanının kapısına gideceksiniz. Yalvarmanız gerekiyorsa yalvaracaksınız. İstifa etmeniz gerekiyorsa istifa edeceksiniz.' diyeceksiniz." ifadelerini kullandı.

Elazığ'ın her zaman devletinin yanında olan bir şehir olduğuna dikkat çeken Başkan Koca, "Biz devletçi bir şehiriz. Bu konumumuzla da övünürüz. Her zor anında devletin yanındayız. Devletimiz 'otur' demiş,oturmuşuz, 'kalk' demiş, kalkmışız. Hep devlete vermişiz. Ama 24 Ocak itibariyle bizim devletten isteme hakkımız var." şeklinde konuştu.

Elazığ Basın ve Medya Cemiyeti Başkanı, Şehir Meclisi İcra Kurulu Üyesi Nafiz Koca'nın açıklamaları şöyle:

BU ŞEHİR AĞLAMA DUVARI DEĞİLDİR

1971 yılında Bingöl'de 6.8 şiddetinde bir deprem oldu ve bu depremde 878 kişi hayatını kaybetti. 911 tane de bina yıkıldı. ama Bingöl kendi yarasını sarabildi. Herhangi bir göç vermedi. Fakat aynı coğrafya'da, Bingöl'de 2003 yılında daha düşük şiddetli bir deprem oldu. Bu depremde 176 kişi hayatını kaybetti. 521 yaralısı oldu. 500 küsur de yıkım oldu. Bingöl bu depremden sonra yüzde 50'nin üzerinde göç verdi. Çünkü o göçü vermesinin altındaki nedenlerin başında Bingöl kendi yarasını saramadı. Daha doğrusu izin vermediler. Şuan Elazığ'da olduğu gibi dışarıdan gelen firmalar har vurup harman savurdular. Dışarıdan gelen firmalar kumanyalarını bile dışarıdan getirdiler. Şuan aynı tehlikeyi Elazığ yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Sayın valimizin ifade ettiği şekliyle yüzde 15 göç vermiş bir şehir yaşıyoruz. Artık bugünden sonra bu şehir ağlama duvarı değildir. Ne esnaf odalarının, ne Ticaret Odasının ne de diğer sivil toplum örgütlerinin bundan sonra durum tespiti yapma gibi bir lüksü yoktur. Top gelir neticede basına dayanır. Her konuda olduğu gibi basın günah keçisi seçilir ve toplantılar herhangi bir netice alınmadan biter."

"SINIFTA KALDIK"

"Ben Yalova depreminde asker görevlisiydim. O depremi yaşayan biriydim. O depremle Elazığ depremini mukayese ettiğimizde daha ilk gününden sınıfta kaldığımızı ifade etmek istiyorum. Bu şehir bakanların, siyasilerin gelip burada 'depremin yaralarını sarıyorum' diye havalar atıp, şehrin dinamiklerini hor göreceği, hakir göreceği bir şehir değil. Bakanlar, siyasiler gelirler. Burada beklenen İstanbul depremi için stajyerliklerini yapıp giderler. Ama bu şehrin enkazı ve sıkıntıları yine bize kalır ve bize kaldı. depremin üzerinden 43 gün geçmiş, biz hala konteynerlara insanları yerleştirmeye çalışmışız. Konteynerlara insanlarımız gitmekten kaçınıyorlar. Çünkü rantabıl, sıhhatli değil. Depremden bu tarafa 30 Binin üzerinde konut ve iş yeri yıkılmış ve bu işyerleri kendisine bir iş sahası bulamadı. İş alanları bulamadıkları için de işsizler ordusuna katılmışlardır. Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi 50 Bin Liralık bir pansuman yapıyor ama bu pansuman hemen akabindeki ay geri ödemeleri başlayacağı için esnafı sadece boğmaya yarar. Esnafa çözüm değildir. Esnaflarımızla alakalı sıkıntılar büyük. Fakat bu sıkıntıları izale etmek için 24 Ocak'tan bu tarafa esnaflarımızla ilgili 'bu kadar rapor verdik, 'şu yaptık', 'bunu yaptık' demek bu depremin yaralarını sarmaz. Biz bu ortamı ağlama duvarı olarak görmemek zorundayız. Eğer biz esnaf odaları olarak, SİAD'lar olarak, sivil toplum kuruluşları olarak yapacağımız toplantılarda basını suçlayıp ağlayacaksak kusura bakmayın, tasını tarafını toplayan bu şehirden gidiyor. Bu göçün önüne asla geçemeyiz."
 

"OTURDUĞUMUZ YERDE MANGALDA KÜL BIRAKMIYORUZ"

Biz STK mıyız? Biz kendimizin bir güç olduğunu ifade ediyor muyuz? Kimse kusura bakmasın ama oturduğumuz yerde mangalda kül bırakmıyoruz. Ama 5 milletvekilini bir ortamda bir araya getirip de 'kardeşim bu şehrin sorunları budur. Vekiliz olarak alacaksınız bu dosyayı, gerekirse Cumhurbaşkanının kapısına gideceksiniz. Yalvarmanız gerekiyorsa yalvaracaksınız. İstifa etmeniz gerekiyorsa istifa edeceksiniz.' diyeceksiniz. Ama öyle üst perdeden bakıp, benimle göz hizasıyla konuşmadan, tepeden bakarak 'bizi şunu yaptık, bunu yaptık' diyenler sadece hikaye anlatıyorlar. Bu hikaye anlatanlara dersi verecek olanlar da bizleriz, sivil toplum kuruluşlarıyız. Ama bu görevimizi bile yerine getiremiyorsak hepimiz kapılarımızı kilitleyelim, kaderimizi milletvekillerine, il başkanlarına ve şehrin valisine bırakıp gidelim. Bunun ötesi yok."

"DEVLET TALEPLERİMİZİ KARŞILAMALIDIR"

"Biz devletçi bir şehiriz. Bu konumumuzla da övünürüz. Her zor anında devletin yanındayız. Devletimiz 'otur' demiş,oturmuşuz, 'kalk' demiş, kalkmışız. Hep devlete vermişiz. Ama 24 Ocak itibariyle bizim devletten isteme hakkımız var. Hayatımız boyunca devletten bir defa isteme konumuna düşmüşüz. Kimse kusura bakmasın devlet bugünden itibaren bizim yanımızda olmalıdır. Taleplerimizi karşılamalıdır."
 

"EN BÜYÜK PROBLEM BİZDE"

"Siyasilerimiz problemli de biz problemli değil miyiz? En büyük problem bizde. biz bir defa birlik beraberlik içerisinde hareket etmiyoruz. SİAD'lar ve sivil toplum kuruluşları olarak Cumhurbaşkanı ve bakanlar bu şehre geldiği zaman yaptığımız tek şey var, bakanın oturduğu ortama nasıl yakınlaşıp da nasıl bir fotoğraf veririzin hesaplarını yapıyoruz. Bu şehir 6.8 büyüklüğündeki depremle sarsılmış, birçok problemi var.  Ama Cumhurbaşkanına 8 tane ayrı dosya gönderilerek şehrin problemleri iletilip gayri ciddi davranışlar sergileniyor."
 

"MİLLETVEKİLLERİ GELMEZLERSE ONLARLA HESAPLAŞIRIZ"

"Biz Elazığ Ticaret ve Sanayi Odasını Elazığ'ın eko motoru olarak görüyoruz. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız ve Oda Yönetimi, depremin olduğu gün itibariyle aksiyon almıştır. Ama aldığı aksiyon birilerinin zoruna gittiği için akamete uğratılmıştır. Bu akamete uğratanları şiddetle kınıyorum. Akamete uğradıktan sonra da Ticaret ve Sanayi Odasında bir ataletin olduğunu bu süreç içerisinde hissediyoruz. Ticaret ve Sanayi Odasının biran önce bu ataletten kendisini kurtarıp sivil toplum örgütlerini tek çatı altında toplayarak 5 milletvekilini masanın etrafına dizip bizim problemlerimizi dinlemek zorunda bırakmalarını istiyorum. Gelmezlerse onu da basına bıraksınlar. Bu şehir için elini taşın altına koyan sivil toplum örgütlerinin kucağına atsınlar. O zaman biz hesaplaşırız. Bu şehirden seçilip de bu şehrin dinamiklerini dikkate almayan siyasilerini de il başkanını da valisini de bakanını da milletvekillerini de biz tanımıyoruz. Bu şehrin yaralarını sarmaya gelmiyorsanız, şehrin yaraları üzerinden dramatik hikayeler bize okumayın."
 

"BUGÜN DE BU ORTAM DOĞMUŞTUR"

"2003 yılını hatırlayın. 36 vilayetin içinde sadece Elazığ ve Tunceli teşvik kapsamına alınmadığı için dönemin Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi şehrin bütün dinamiklerini toplamış otobüslerle meclise, siyasilere gönderdiyse bugün de bu ortam doğmuştur. Bu görev de Ticaret ve Sanayi Odası Başkanın görevidir. Biz bu konuda vereceğiniz bütün talimatları hem kendi iki basın organımız, hem şehir meclisi hem de Elazığ Basın ve Medya Cemiyeti olarak emir telakki edeceğimizi vurgulamak istiyorum."

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol